Rahmetli
Mustafa Uzunpostalcı'dan dinlemiştim. Hatırımda kaldığı kadarıyla yüksek İslam
enstitüsünde öğrenci iken İstanbul'da bir camide vaaz yapıyor. Başka
arkadaşları da diğer camilerde vaaz veriyor. Bir arkadaşları çok ateşli vaazlar
yaptığı için camisi tıklım tıklım oluyormuş. Büyükpostalcı ise Kur'an'dan
ayetler okuyarak ayetlerin anlamlarını vererek vaazlarını sürdürüyor. Ses
tonunu fazla yükseltmiyor, konuşmasında hamaset ve slogana yer vermiyor. Hikaye
ve menkıbe de anlatmıyor. Haliyle vaazını dinlemeye gelenlerin sayısı da fazla
değil. Başka camilerin cemaati çok, benim niye yok demeden ve moralini
bozmadan, vaaz stilini değiştirmeden güzel bir üslupla vaazlarına devam ediyor.
Nice sonra cemaatinden biri bir vaaz sonrası yanına gelerek "Hocam,
vaazlarınızı bıkıp usanmadan takip ediyorum. Ayetlerle dinimizi anlatıyorsunuz.
Hamaset ve slogana başvurmadan, ateşli konuşmaya meydan vermeden bizleri
aydınlatıyorsunuz. Çok müstefit oluyoruz" demiş. Ardından "İstesem
ateşli konuşma yaparak fazla cemaat da çekebilirdim ama ben böyle bir vaaz
yolunu benimsemedim" demişti.
Uzunpostalcı vaazda izlediği yolun pek taliplisi olmasa da
vaazını dinlemeye gelen az ama bilinçli bir cemaatinin olduğunu
belirtmişti.
Uzunpostalcı, doğru tespit etmiş. Çünkü vaaza gelen
cemaatin çoğu, sadece ayet ve hadis okuyan, bunların açıklamasını yapan, güncel
meselelere girmeyen, sesini yükseltmeyen vaizleri pek dinlemiyor. Bu tip vaizler
neredeyse boş mekanlarda birkaç kişiye vaazını veriyor. Yani bu tip vaizleri alıcısı
yok.
Bunun yanında şu tip vaizlerin alıcısı ve dinleyicisi çoktur:
Ateşli ve heyecanlı konuşan, zaman zaman elini kürsüye vuran, siyasi ve
tartışmalı konulara giren, kürsüde meydan okuyan, cemaati coşturacağım diye
çoğu zaman hurafe bilgilere ve menkıbelere yer veren, başkasına parmak sallayan
vaizlerin albenisi fazladır. Bu tip vaizler kısa zamanda şöhret oluyor ve
cemaati "Ne Mücahit adam. Bize doğru İslam'ı anlatıyor. Ne korkusuz hoca.
Bu hoca diğer hocalardan başka. Ezik ve pısırık değil. Diğerleri
korkak..." diyor. Bunu duyan bu tip hocalar da mikrofonun cazibesine
kapılıp coştukça coşuyor, coşturdukça coşturuyor. Her bir konuşması gündem
oluyor. İleri gidiyor diyen olduğu gibi az bile söylüyor diyen büyük bir
destekçi kitlesi de oluyor. Bu kitle, hocanın etrafını sarıyor ve bu
hocaya saldırıyı İslam’a saldırı diyor.
Albenisi olan, sürekli gündem kalan, tartışmanın bir parçası
olan bu tip vaizleri ben eski cerci hocalara benzetirim. Her ne kadar günümüzde
cami cami dolaşıp vaaz veren ve vaazın bitiminde sergi açan cerci hocalar kalmasa
da günümüz ateşli konuşan hoca ve vaizleri de bir nevi cerci hocaların işlevini
yürütüyor.
Burada ateşli konuşmanın ne zararı var diyebilirsiniz. Ateşli
konuşmada aklıselim hareket etme yoktur. Aklıselimin olmadığı yerde duygular ön
plana çıkar. Cerci hocaların da yaptığı bu idi. Kim ne derse desin, bugünkü yanlış dini
anlayışların temelinde, geçmiş bu tür cerci hocaların halkı etkilemek amacıyla
meydanı boş bularak olur olmaz bilgileri, menkıbeleri ve hurafeleri anlatmaları
yatıyor. Nasılsa denetim yok. Halk da dini bilgiye susamış olduğu için her
türlü bilgiyi zerk ettiler.
Günümüzde cerci hocalar kalmadı dedim ama aslında var. Bunlara Halil Konakçı ve Cübbeli’yi örnek verebiliriz. Her ikisinin de dini bilgisi var ve çok zekiler. Kendilerini dinletmeyi biliyorlar. TV kanalları vasıtasıyla tüm Türkiye’ye ulaşıp halkı etkileme özelliklerine sahip. Sağda, solda şaz olarak kalmış konuları, menkıbeleri, keramet ve mucizeleri, zayıf rivayetleri, gizemli dünyayı anlatıp duruyorlar. Mesela, Hz Meryem’in cennette Peygamberimizle evleneceğini söylüyor Konakçı. Yine aynı Konakçı, bir vaazında şunu anlatır: “Malik b. Dinar Yahudilere ait bir gemiyle hacca gitmek için Mısır’dan yola çıkar. Gemide iken yol parası toplanır. Malik b. Dinar parasını unuttuğu için sonra vereyim der. Gemi sahibi bunu kabul etmez ve Malik’i gemiden denize atar. Tüm balıklar ağızlarında çil çil altın dinarlarla su yüzüne çıkar. Malik borcu kadar parayı balıklardan alır. Yahudiye yol parasını verir. Gemiye de binmez, yürüyerek gider”. Cübbeli ise “Fakirlerin zenginlerden beş yüz yıl önce cennete gideceğinden bahsediyor. Bunu anlatırken de zayıf rivayetlere başvuruyor. Hem Konakçı’ya hem de Cübbeli’ye bu ne iş desen, “Siz hadisleri ve evliyanın kerametini inkar mı ediyorsunuz? Bunlar falan rivayet ve kaynakta geçiyor diyor. Örneklerden de anlaşılacağı üzere bu hocaların eski cerci hocalardan tek farkı, konuşma sonrası sergi açmamaları. Buna da gerek yok. Çünkü medyatik ve şöhret olmaları bunlara yetiyor da artıyor bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder