Ana içeriğe atla

Sınav Sistemi Değişmeli

Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği, her dönemde yapılması zorunlu yazılı sınavlardan bir tanesinin test usulü yapılmasına imkan veriyordu. Yeni değişiklikle, çoktan seçmeli test usulü sınav kaldırıldı. Sınavların tamamı klasik yapılacak. Hayırlı olsun demek düşer bize. Yalnız;

TYT, AYT, KPSS başta olmak üzere tüm merkezi sınavlar test usulü iken liselerdeki bu klasik sınav değişikliği anlaşılır gibi değil. Çünkü lise boyunca test yüzü görmeyen bir öğrenci, lise sonda ilk defa test usulü merkezi sınavla karşı karşıya kalacak.

Mademki liselerde sınavlar klasik usulle yapılacaksa, merkezi sınavlar da klasik olmalıdır. Gördüğüm kadarıyla ÖSYM'den böyle bir açıklama yok.

Sınavların klasik yapılmasına dair değişikliğin zamanlaması da manidar. Çünkü okul, ilçe ve il zümreleri yapıldı. Her branş zümresinde sınavların ne şekil yapılacağı karara bağlandı. Akabinde gelen bu değişiklikle, zümre kararlarının bir anlamı kalmadı. Keşke bu değişiklik yeni öğretim yılı başlamadan önce yapılsaydı.

Hem liselere girişte yapılan LGS hem de üniversiteye girmek için yapılan TYT, AYT, YDT ve üniversite sonrası girilen KPSS’lerde merkezi sınav puanı geçerli olduğuna göre ortaokul ve liselerde her dersten öğretmenlerin sınav yapmasının ne anlamı var? Öğretmenin yaptığı her sınav kağıt kürek israfından başka bir şey değil.

Üniversite sınavlarında lise diploma puanının biraz etkisi olsa da ortaokul ve liselerde öğretmenlerin yaptığı sınavların sınıf geçme ve liseden mezun olma dışında bir katkısı yok. Ortaokul kademesinde okul bazında yapılan sınavlar bildiğim kadarıyla adrese dayalı lise yerleştirmelerinde işe yarıyor. Okullar bazında her öğretmenin yaptığı sınavlar ne derece objektif olabilir? Bir okulun X ders öğretmeni sınavda kolay soru sorarken diğer okulun öğretmeni zor sorabiliyor. Bir öğretmenin notu bol iken diğerinin notu kıt olabiliyor. Kısaca kırsal ve şehir merkezinde bulunan farklı okulların başarı ve puan kriterleri ölçülebilir, genel geçer kriterler olmadığından başarı, başarısızlık ve puanlarda bir görecelilik söz konusudur.

İki farklı sınav türü ile ayrı ayrı sınav yapmaktansa, her sınıf seviyesinde sınavları merkezi yapmanın usul ve esaslarını belirleyip pratiğe geçirmemizde fayda var. Üzerinde düşünülür hayata geçirilirse, bu sınav sisteminin daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Ortaokul ve liselerde her sınıf seviyesinde merkezi sınav yapmak için ne yapılabilir?

Öğretmenin görevi girdiği derslerin kazanımlarını anlatmak olmalıdır. Ayrıca sınav yapmamalıdır. Öğrencilerin kazanımları öğrenip öğrenmediğini ölçmek için kazanım değerlendirme sınavı yapabilir.

Öğrencilere öğretmenlerin yaptığı tek sınav, 5.ve 9.sınıf seviyesinde bir üst sınıfa geçme başarısını ölçmek için yapılmalıdır.

6.7.ve 8.sınıfın her döneminde birer tane olmak üzere tüm sınavlar işlenen kazanımlardan merkezi yapılmalıdır. 6.7. ve 8.sınıfın her döneminde ikişer olmak üzere toplamda 6 sınav yapılmalıdır. Bu altı sınavın aritmetik ortalaması ile öğrenci sınıfını geçebilmeli ve lise tercihi yapabilmelidir.

Aynı şekilde 10.11.ve 12.sınıfın her döneminde birer tane olmak üzere yapılan toplam 6 merkezi sınav puanının ortalaması ile öğrenci sınıf geçebilmeli, mezun olabilmeli, diploma puanı alabilmeli. Ayrıca bu üç yılın ortalaması ile üniversite ve bölüm tercihi yapabilmelidir.

Bu sınav türü ile

Klasik ve test sınav türünde birlik sağlanacak.

Öğrenci tek sınavla lise ve üniversite tercihinde bulunmayacak. Üç yılın ortalaması ile okul ve bölüm tercih etmiş olacak.

Üç yıllık ortalama, öğrencinin durum ve başarısını ölçmek için daha objektif bir kriter olur.

Bu tür merkezi sınavla her sınıf seviyesinde yapılan sınav ortalaması ile üniversiteye girileceği için ayrıca mezuniyet sonrası sınavlara hazırlanma durumu ortadan kalkacak, yığılmanın önüne geçilecektir.

Lise ve üniversite tercihi 6 sınavın ortalaması ile yapılacağı için öğrenci ve velide “heyecanlandı, kaydırdı” gibi mazeretler olmayacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde