18 Eylül 2023 Pazartesi

Öğretmen Mülakatına Dair *

CumhurbaşkanınınKamuda işe alımlarda mülakatı kaldırıyoruz” vaadine karşılık Milli Eğitim Bakanının “Mülakat devam edecek” açıklaması;

Başlı başına bir çelişkidir. Vaadin yerine getirilmemesidir. Alışkanlık haline getirilen U dönüşüdür. Dün ayıplanan “Dün dündür, bugün bugündür” sözünün ayıplayanlar tarafından sahiplenilip özümsenmesidir. Bu aşamadan sonra bu sözün sahibi günümüz siyasilerimiz eline su dökemez. Biz buna boynuz kulağı geçmiş deriz.

Cumhurbaşkanı ayrı telden, Bakan ayrı telden çaldığına göre iyi polis, kötü polis oynanıyor anlamını çıkarmak da mümkün. Ki bu Bakanın bu konuda yaptığı ilk değil. 2013 şube müdürlüğü sınavına girmiş olanlardan, mülakatta başarılı olanların ataması 2014 yılında yapılmıştı. Bu atama mahkemeye götürüldü. Mahkeme şikayetçileri haklı bularak atamaların iptal edilmesini istedi. Zamanın Bakanı Nabi Avcı, kendisinin açıklaması istemiyle sorulan soruya, Meclis kürsüsünde “Şube müdürlüğü atamaları iptal edilecek. Yazılı ve sözlü ortalamasına göre yeniden atama yapılacak” dedi. Ertesi günü o zaman müsteşar olan Tekin, “Atamalar geçerli. Yeniden atama olmayacak” dedi. İlgili Bakan, kardeşim, sen ne diyorsun demedi ya da diyemedi. O şube müdürlüğü atamaları geçerli olsa da tartışma hiç bitmedi. Hem Bakanın hem de Cumhurbaşkanının sözünün üzerine son sözü söylemek demek olan bu açıklama ve icraatları görünce, acaba bakan mı büyük yoksa müstear mı? Bakan mı büyük Cumhurbaşkanı mı sözü akla geliyor. Öyle ya Bakanın sözünün üzerine müsteşar olarak son sözü söyledi. Cumhurbaşkanının sözü üzerine son sözü söyledi. Müsteşara göre bakan, bakana göre Cumhurbaşkanı daha üstün ve yetkili olduğuna göre öyle zannediyorum, iyi polis, kötü polis oynanmış görünüyor.

Tüm bunların üstüne “Daha önceki mülakatlar öylesine yapıldı. Biz adam gibi mülakat yapacağız” anlamına gelen “Mülakatları mülakat gibi yapacağız“ sözü de işin tuzu-biberi oldu. Bu konuda gelen eleştirilere de Bakan, maksadımı aşan bir ifade oldu diyeceği yerde bu cümleye dair eleştiri yapanları art niyetli olarak değerlendirdi. Merak ettiğim, eleştirilmesi gereken bir şeyi eleştirenler niçin art niyetli olsun? Bence herkes aynaya ve yaptığına ve yaptığının ne şekil anlaşıldığına bakmalı.

Mülakatların üzerinde duruyorum. Çünkü mülakatlar objektif ve ölçülebilir kriterlerden yoksundur. Ayrıca mülakat demek torpil demek, ahbap çavuş ilişkisi demektir. Bakan kayırmacılık olmayacak dese de halkta mülakatın karşılığı budur.

Bakanın yazılı sınavın üzerine mülakatta ısrarcı olmasını, çoğu branşlarda öğretmen adaylarının alan bilgisi sınavlarında başarının yüzde ellinin altında kalmasını gerekçe gösteriyor. Bakanın bu tespiti doğru. Yalnız bunun yolu mülakat değil, bu adayların mezun olduğu fakülteleri masaya yatırmak gerek. Çünkü bu adaylar fakültelerinden öğretmenlik yapabilecek şekilde başarılı olmuştur anlamına gelen diploma alıyor. Bakan, alan bilgisi sınav sonuçlarından memnun değilse, fakülte dekan ve rektörleriyle başarıyı artırıcı önlemler üzerine görüş alışverişinde bulunabilir. Yeterli donanıma sahip olmayanların mezun edilmemesi ve diploma verilmemesi üzerine görüş birliğine varabilir.

Bakanın alan bilgisine dair bu tespiti sadece öğretmen adaylarının değil, ortaokul ve liseden başlayan sınıf geçme sistemiyle ilgili bir sorundur. Bakan bu sorunu, yıllardır devam eden elli ortalamasıyla sınıf geçme sisteminde aramalı. Çünkü öğrencilerimiz 10 sorudan yarısını yapmadan başarılı sayılıyor. Lise boyunca bazı derslerden hep sıfır almasına rağmen öğrenci not ortalaması ile bir üst sınıfa geçip mezun olabiliyor. Bakanın derdi başarı ise işe, ortaokul ve liseden başlamalı. Temeli ve alt yapısı dolu olan öğrenci üniversitede daha başarılı olacaktır. Herkesi liseli ve üniversiteli yapacağız, üniversitelerin boş kontenjanlarını dolduracağız düşüncesiyle tercih şartı 150 ve 180 puanını kaldırmak ne derece başarıyı getirir?

Diyelim ki yazılıda gösterdiği başarıyı bir de sözlü de göstersin mantığıyla mülakatları yapacağız. Unutmayalım ki mülakata çağırdığımız üç katı adaydan üçte ikisini elemek suretiyle onları küstüreceğiz. Bir diğer husus, adayın çektiği konu veya soruya hiç bakmadan nasıl komisyon huzurunda 45 dakika anlatabilecek? Nerede görülmüş, bir konuya hazırlık yapılmadan 45 dakika ders anlatıldığı? Burada heyecan ve hazırlık süreci mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Mesele, örnek bir ders anlatımı isteniyorsa, adaya en az iki saatlik bir hazırlanma süreci vermek gerekecek. Yani aday iki saat önce sorusunu çekecek. Uygun bir ortamda konusuna hazırlanıp ardından komisyonun huzuruna çıkarak dersini anlatma imkanı vermeli.

Hasılı, mülakat konusu yüzde elli yazılı, yüzde elli mülakat puanı ve tüm mülakat sürecinin kayıt altına alınmasından ibaret değil. Mülakat yapılacaksa, mülakatın her aşaması masaya yatırılmalı. Tüm mesele başarı kriterini ortaya çıkarmaksa, mülakat yapmadan da bu kriter ortaya konabilir. Mesela, alan bilgisi sınavında yüzde ellinin altında net yapan aday, öğretmen olamaz denebilir.

İşin özü, mülakat çok su götürür ve nice canlar yanmaya devam eder. Bu da insanımızı küstürmek anlamına gelir.

*22/09/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

2 yorum:

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Bu yazınızda uzun uzun mülakat konusuna değinmişsiniz. Gerçekten ele alıp gündeme taşınması gereken bir konu. Ancak, maalesef iktidar minareyi çalacağı için kılıfını hazırlamış. Gündeme taşısan ne? Taşımasan ne? Kimin kulağı duyuyor, kim ilgileniyor? Hak ve adalet arayan ve doğru söyleyen tüm sesleri kesiyorlar.

    Mülakat uygulamasına devam edilmesinin sebebi bariz belli. Yazılı yoklamada aynı ya da geçerli puanları alanlar arasında kendi yandaşlarını seçmek için izlenen bir yol.

    Benim üzüldüğüm taraf şu: Hala malum zihniyeti savunup, bu zihniyetin devamı için kol kanat gerenler var ya, işte asıl suçlular bunlar. Hocanın söylediği gibi, "hırsızın hiç mi suçu yok?" Olmaz olur mu? Hırsız da suçlu, hırsıza meydan ve fırsat verenler de suçlu...

    Bu arada bileğiniz (kolunuz) nasıl oldu? İnşAllah iyiye doğru gidiyordur. Tekrar geçmişler olsun.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar Recep Bey, ilk yazıya başlarken neyi dert ediniyorsam, onu yazı konusu edineceğim diye kendime söz vermiştim. Hala aynı minval üzere yoluma devam ediyorum. Yazılarım dikkate alınır veya alınmaz. Ki kem alat ile yola çıkanlardan kemalat beklemiyorum. Bu durumdan hoşnut olmadığıma dair tarihe not düşmek. Çünkü söz gider, yazı kalır. Kimsenin tepki göstermediği, herkesin üç maymuna oynadığı - istisnalar var. Bu hakkı teslim ediyorum-- bir dönemde tepkileri üzerime çeksem de kınayanların kınamasına aldırmadan yoluna devam edeceğim. Ki mülakata dair onlarca yazı yazdım. Güce yaslananlar, güçten beslenenler tepki gösteremez. Ki Bakanın mülakatlar mülakat gibi olacak sözü bile Bakanı götürmesi lazımdı. Ne yapalım ki elimizdeki malzeme belli. İtaat kültürü hakim bizde. Bir de kimin yaptığına bakarız. Bu zihniyeti savunanları alternatif diye ortaya çıkan veya çıkarılanlarda aramak lazım.... Elim iyileşiyor. Sargıyı çıkardım. Açıp kapama işlemi yapıyorum. Haftaya tamamen iyileşir inşallah. Teşekkür ediyorum duyarlılığınız için.

    YanıtlaSil