Ana içeriğe atla

Dupuytren Kontraktürü (2)

Elin Bağ Dokusu bozukluğu demek olan Dupuytren Kontraktürü hastalığı hakkında uzmanlarından alıntı yaparak bir önceki yazımda bilgi vermiştim. Bu yazımda da bu hastalığa maruz kalan biri olarak hastalığım, ameliyat ve tedavi safhasını ele almak istiyorum. Yazıda kendi görsellerime de yer vereceğim.

Sol elimin içinde idi rahatsızlığım. Avuç içim önce büzüştü. Büzüşen yerin alt tabakasında sertlikler oluştu, yer yer de çukurlar.

Çok telefon tuttuğumdan olmalı dedim. Bir ortopedi uzmanına göründüm. Cep telefonu tutmaktan değil. Elin rahatlaması için günde sabah akşam elini sıcak suya koyup çıkaracaksın. Çıkardığın elini yumruk yapıp açacaksın. Bu işlemi suyun içinde 150 defa yapmalısın dedi.

Bu öneriyi bir süre uyguladım. Elim de rahatlayınca bırakıverdim.

Bir yıl sonrasında el ayamda sertlik ve büzüşme arttı. Elim büzüştükçe sol el yüzük parmağımı da içe doğru çekti. Elimi yere paralel  düz tuttuğum zaman yüzük parmağım diğer parmaklarımla aynı hizada saf tutamadı, aşağıda kaldı. El ayamı havaya paralel tuttuğum zaman yüzük parmağım yine diğer parmaklarımla hizalanmadı.

Gündelik rutin işlerimi engellemediği için pek önemsemesem de oğlanın ısrarıyla tekrar doktora gittim. Bu elin çözümü ameliyat. Ameliyatı da parmak içe doğru 45 derece eğilmeden yapmıyoruz. Ağrı, sızı varsa ilaç yazalım. Yoksa bekleyeceğiz dedi.

Bir yıl daha geçti. Oğlan her eve gelişinde parmağın derecesini ölçtü. 45 dereceyi geçti. Tekrar doktora gidelim dedi. Bu sefer aynı doktora gitmedik. Bir özel hastanede çalışan el cerrahına gittik. Eli görür görmez el ameliyatlık dedi. Kararınızı verin yapalım. İster bana ister başkasına yaptırın ama el cerrahına yaptırmanızda fayda var. Çünkü sertleşmiş bağ dokusunu alırken bazen yanlışlıkla sinirleri de aldığımız oluyor dedi. Hemen olmazsak sıkıntı olur mu sorumuza, geciktikçe ameliyat zorlaşır dedi.

Dışarı çıkıp istişare yaptıktan sonra doktorun odasına tekrar gidip ameliyat günü istedik. Haftaya yapalım dedi.

Ameliyat günü geldi çattı. Sol kolum uyuşturuldu. Uyanık olmama rağmen kendime geldiğimde, ameliyat yaptınız mı dedim. Bitirdik bile dendi. 1-1.5 saat sürdü ameliyatım ve elimin alçıya alınıp sarılması. Elimden çıkarılan sertleşmiş bağ dokusunu şişeye koymuşlar, bana gösterdiler. İşte elinden çıkarılan dediler. Kalın ve uzunca bir doku idi gördüğüm.

Başarılı geçen bir ameliyattan sonra elimde koluma kadar yarım atel olduğu halde istirahat etmeden ertesi günü işime devam ettim. Giyim kuşam vb. Her işimi tek elle kendim yaptım.

Her gün evde pansuman yaptık. Pansuman için elim açıldığında Z şeklinde zikzak çizerek yapılmış ve dikiş atılmış elimi görünce, hayret ettim. Bir sanat eseri bu gördüğüm dedim. Doktorun emeğine, cesaretine, bilgi ve birikimine hayran kaldım. Çünkü her insanın harcı değil. Bir elin nereden açılacağını bilmek, o bölgeyi nasıl keseceğini bilmek, her şeyden öte böyle hassas bir bölgedeki ameliyatı yapmak büyük bir cesaret ister. Bunu da herkes yapamaz. Burada antrparantez şunu söylemek isterim. Son yıllarda hekimlere şiddet ve hor görme dolayısıyla cerrahi bölümleri ve hasta ile birebir yüz yüze gelen bölümleri tercih eden doktorlar arasında azalma var. Bugün cerrahi bölümler çok düşük puanla TUS’tan tercih edilir oldu. Böyle giderse, basit ameliyatlar için cerrah bulamayacağız. Allah ellerine düşürmesin, yokluklarını da göstermesin ama kıymetlerini bilmek ve takdir etmek lazım.

Tekrar hastalığa gelirsek, ameliyattan bir hafta sonra kontrole gitmem gerekirken derslerim aksamasın diye 10.gün kontrole gittim. Sargıyı çıkardı doktor. Bundan sonra elini yavaş yavaş açıp kapama çalışması yap. Gündüz bir şey sarmana gerek yok. Gece yatarken şu resimde gördüğünüz aparatı medikalden alıp takın. Başka da bir şeye gerek yok dedi. Ameliyatlı elimi yıkamada bir sakınca var mı soruma, hemen kurularsan yıkayabilirsin dedi. Bu arada ameliyatımı da videoya almışlar. Hatıra olarak onu da aldık.

Oğlan tanıdığı bir medikalciye gece elime takacağım aletin fotoğrafını gönderir. Fiyatını sorar. 2500 lira ama bize bir şey yapabileceğini söyler. Buluşmuşlar. Bu arada aletin adını İnternetten arıyorum. İsmi Termo Plastik Anti Spastisite Ateli imiş. Kısaca el bilek aleti diyelim. Ağzı açık, kullanılmışa benzeyen aleti bize 2000 liraya bırakmış tanıdık medikalci. Bu, kullanılmışa benziyor deyince bizim için yüzünü değiştirebileceğini söylemiş. Hem fiyat hem de aletin görünüşünden işkillenen oğlan bir değerlendirelim deyip aleti almadan çıkar. Başka bir medikalciye gider. Fiyata 750 lira ama 600 olur der. Fiyatın 2500’lerden 600’lere inmesi, aynı ürünün medikalcilerde bu kadar farklılık göstermesi ilginç. Aletin ismini öğrenmek için İnternete girdim. Hem adı hem de fiyatı karşıma çıktı. Kargo dahil 650 lira imiş. Allah her medikalcinin eline düşürmesin. Bu tür ürünlerde gözü kapalı alışveriş yapmamak lazım. En azından fiyat karşılaştırması için bir başkasına sormada fayda var.

Halihazırda aleti takıyorum. Dikişler görünse de elim iyileşme safhasında. Solu her işte kullanmasam da artık iki elim var ve dünya varmış. Allah herkese sağlık ve afiyet versin.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Her ne kadar çok operasyonlar geçirmiş biri olsam da , elinizdeki dikişleri görünce ürperdim doğrusu. Çok geçmişler olsun. İnşAllah bir daha tekerrür etmez. Size sağlıklı günler dilerim. Allah'a emanet olun. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ediyorum Recep Bey. Merhabalar. Yürekten amin diyorum. Aynı güzel duygu ve temenniler sizin için ben de temenni ediyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde