İnsanın veya herhangi bir meslek grubunun kendisini nasıl ve
ne şekilde gördüğünü bilmesi önemli. Çünkü kişinin veya meslek gruplarının kendini
bilmesi, kendini okuması demektir. Kendini bilen çevreyi de okur ve bilir. Daha
da önemlisi, kişinin veya meslek gruplarının başkalarının nezdinde nasıl göründükleridir
ve bunu bilmeleridir. Çünkü kişi veya meslek grupları ne kadar iyi olurlarsa olsunlar,
değer ve kıymetlerini başkalarının gözünde göründükleri kadardır. Olumlu bir imaj
varsa, bu imaj itibarlarına itibar katar. İyi bir imajları yoksa itibar kaybına
uğrarlar. Bu görüntüyü giderirlerse ne âlâ. Değilse toplum nezdinde itibarları yok
olur. Bu kısa ve genel açıklamanın ardından, son yıllarda makam ve mevkilerde daha
bir görünür olan ilahiyatçılar, kendilerini nasıl görür bilmiyorum ama günümüz ilahiyatçılarına
dair ilahiyatçı olmayan bir yüzün ilahiyatçılar hakkında yazdıklarına yer vermek
istiyorum:
"Din adına
yapılan işlerdeki, söylenen sözlerdeki pespayelikleri gördüğü halde görmezden
gelen ilahiyatçılar bu duruma gelinmesinde birinci derecede sorumlu olan
kişilerdir.
Kimisi milletvekili olabilmek
için kimisi ballı ihale peşinde, kimisi de kendisine veya bir yakınına post
kapma kavgasında olduğu için inandıkları dinin paçavraya döndürülmesine ses
çıkarmıyorlar.
Maddi yarar edinmek için
iktidarın veya bir tarikatın kapısına kul olan, sesini yükseltmeyen her
ilahiyatçı (kendi inanç ölçülerine göre) şeytanın ortağıdırlar.
Dinbazların inandıkları dini
yaşamamalarından, riyakarlıklarından en çok şikayetçi olan kesimin de deistler
veya ateistler olması ayrı bir ikilem.
Çünkü onlar ikiyüzlülüğe,
sahtekarlığa dayanamıyorlar.
Dinin haram ettiği eylem ve
söylemlerde bulundukları da, öte dünyada cayır cayır yanacaklarını bildikleri
halde ilahiyatçıların neden bu günahları işlediklerini bir türlü kafam almıyor.
Acaba diyorum bazen; bu
ilahiyatçılar meslekleri icabı dinî konuları incelerken dinin bir palavra
olduğu sonucuna varıyorlar da ondan mı bu kadar rahat davranıyorlar? İçten içe
deist veya ateist oldukları halde bulundukları konum veya çıkarlarını
kaybetmemek için mi bunu açıklayamıyorlar?
Ey, şeytanın ortağı olan
ilahiyatçılar! Eğer öte dünya hakkında bildiğiniz, bulduğunuz farklı bir gerçek
var ise şu gariban, samimi Müslümanlara da açıklayın ki; kaçırdıkları vakit
namazı veya tutamadıkları oruç için vicdan azabı duymaktan kurtulsunlar." Nadir Erke
Alıntıya, haklı veya haksız şeklinde bir kanaat belirtmeyeceğim. Şu var ki bu kimse gözünde ilahiyatçıların imajı iyi değil. Yazdıkları da yenilir, yutulur cinsten değil. İlahiyatçılar bu konuda ne der bilmiyorum. Bilinen bir gerçek var ki hiç savunma ve saldırma refleksine girmeden ilahiyatçıların bu yazıdaki alıntıyı irdelemeleri, bir durum tespiti yapmaları, bu imajın nasıl giderileceğine dair kafa yormalarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder