Ana içeriğe atla

Bir Trolün Dünyası

2022 yılında oturduğum evden bir başka eve taşınırken kitaplığı kolilemeye başladım gecenin bir vakti. İki kişinin elleşerek kaldırmakta zorlandığı büyük 9-10 koli kitap oldu. Bir koliye de ayırdığım kitapları koydum. İki büyük koliye de yaramaz dediğim kitap, kırtasiye vb. doldurdum. Bol miktarda ajanda vardı. Kimi geçmişte kullanılmış, kimine el sürülmemiş. Öylesine içine bakıp yazılı olanları ve yazılı olmayanları ayırdım. Yazılı olmayanları bağışlayacağım okul kolisine koydum. Öğrencilere verip günlük ya da karalama olarak kullansınlar diye. Yazılı olan ajandalara göz attım. Önemli bir not var mı diye. Gece gece uyku semesi ne kadar bakabildiysem artık.

Ajandaların biri 2014 yılına ait. Boş bir sayfaya yazdığım not dikkatimi çekti. O yıl büyük oğlanın evliliği için bir iki beyaz eşyacıya uğramıştım. Bir tanesinin verdiği teklifi not almışım. Aradan 8 yıl geçmiş. Benim için bir hatıra olmuştu artık. Fotoğraflayıp cep telefonumdaki fotoğraf arşivime eklenmiş oldu.

Aldığım nota göre 2014 yılı haziran ayında beğendiğimiz çamaşır makinesi 1.170 lira. Fırın 900 lira. Buzdolabı 1.340 lira. Bulaşık makinesi 990 lira imiş.

Evi taşıdım. Ayırdığım 9-10 koli kitabı bir okula bağışladım. Eve yerleştikten sonra 2014 yılına ait beyaz eşya ve fiyatlarını yukarıdaki gibi sosyal medyada paylaştım. Paylaşımın üstüne de "2014 yılında mahdum evleneceğinde seçip aldığımız beyaz eşyalar" yazdım. Başka da bir şey demedim. Beyaz eşya o yıl şu kadarmış, bu yıl şu fiyat şeklinde bir karşılaştırma yapmadım. Nereden nereye. Bu pahalılık ne böyle demedim. Ki halihazırda bir ihtiyacım olmadığı için beyaz eşya fiyatlarını da bilmiyorum. O zaman niçin paylaştım? Geçmişin bir anısıydı benim için. Başka da bir amacım yoktu. 

Benim bir amacım, gizli bir ajandam olmasa da sosyal medyayı mesken edinmiş, ağzı küfürlü, her paylaşımı siyasi içerik olan, yaptığı trollükten başka bir şey olmayan, her paylaşımı kendinden bir şey katmadan birileri tarafından hazırlanıp servis edilen algı oluşturmaya dayalı asparagas olan, savunduğu siyasi yapıya yapılan her eleştiriye cevaplar yazan kişi benim anıma kafayı taktı. Çünkü ona göre benim bu paylaşımım onun savunduğu partiyi eleştirmek demekti. Durur mu hiç yerinde. "Bu paylaşım bir eleştiri. Nasıl paylaşırmışım. Bir de iyi şeyleri görmeliymişim." türünden yorumlar yazdı. Böyle bir kastım yok. Benim için geçmiş bir anıyı paylaşmaktan ibaret. Kendince niyet okumak yanlış dedim ise de "Yok yok yok. Burada düpedüz bir fiyat karşılaştırması var. Pahalılıktan dert yanıyormuşum. Biraz da şükretmeyi bilmeliymişim" dedi durdu. Hasılı kendine savunma ve saldırma görevi veren bu zatı ikna etmek mümkün olmadı. Çünkü suçluluk psikolojisini yaşayanların sağlıklı düşünüp cevap vermesi mümkün değil. Güya karşılaştırma yapmıyorsam da paylaşımım o manaya geliyormuş. Ne bilirdim, geçmiş bir anının bu şekil paylaşımının suç olduğunu. Aman siz siz olun, böyle niyet okuyuculara ve suç bastırmaya çalışanlara karşı dikkatli olun. Paylaşacağınız her anıyı bir daha düşünün. Mesela bugünlerde havalar çok sıcak ya. Sakın ola ne bu sıcaklar. Daha önce hiç görmedik demeyin.

Neyse ilgili kişi şimdilerde trollüğü bıraktı. Seçimden sonra son paylaşımını yaptı. Etrafın menfaatçilerle dolu olduğunu yazdı, siyasetten soğuduğunu, çok yanlışların yapılmakta olduğunu, bu yüzden siyaseti bıraktığını yazdı ve kenara çekildi. Bu arada kendi eleştirdiğinde sorun yok. Ne oldu hayırdır dedim ise de kem küm etti. Şimdilerde sosyal medyada görünmüyor. O yüzden rahat bir şekilde geçmiş anılarınızı paylaşabilirsiniz. Kim bilir belki mahalli seçimler öncesi mücadele ve dava için tekrar huzursuz etmek için arzı endam eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde