Ana içeriğe atla

Şeytana Pabucunu Ters Giydiren Hesap

Başlığı, “Şeytana Pabucunu Ters Giydiren Kurum” koysam daha uygun olurdu aslında. Çünkü enflasyon rakamlarını milim milim hesaplayan, bize her ay TÜFE ve TEFE aynı zamanda yıllık enflasyon rakamlarını açıklayan, sözünün üzerine söz söylenmeyen, bulduğu sonuçlara olmaz, olamaz dense de hep dediği olan, bulduğu sonuca göre memur ve işçi maaşları baz alınan kurum olarak TÜİK, tüm sızlanma ve eleştirilere aldırmadan yoluna ve metoduna devam ediyor. Zira çizgisini hiç değiştirmiyor.

Uyguladığı metodu da kendisinden başka kimse bilmiyor. Vardığı veya varmak istediği sonucu, değme istatistikçiler ve matematikçiler bir araya gelse aynı sonucu bulamaz.

Sır gibi saklanan ve herkesin merak ettiği bu enflasyon rakamları halen gizemini koruyor ve her ay ulaştığı sonuç, ekonomistleri ve vatandaşı şaşırtmaya devam ediyor.

TÜİK'in sonuçlar dışında paylaşmadığı bu ilmi, şeytanın dahi çözeceğine inancım kalmadı. Zira şeytan bu hesabı ve çıkan sonucu görse, ben bu işte yokum, seviyem el vermez, bükemediğim eli öperim deyip kenara çekilir. Çünkü şeytanın hiçbir mahareti ve dalaveresi bu ilmi çözmeye yetmez.

İşin ilginci, şimdilerde durulsa da bir ara TÜİK'te akşam sabah bir görevli işten el çektirilirdi. Devletin her kurumunda gizli ve saklanması gereken bilgi, belge ve duyum olsa da bir zaman sonra bu gizli bilgi az veya çok dışarıya sızarken, TÜİK'te bu kadar kişi çalışmasına, giren ve çıkan sirkülasyonu olmasına rağmen TÜİK ilmine dair dışarıya en ufak bir bilginin sızmaması takdire şayan. Bu yönüyle de TÜİK'ten bir şekilde ayrılanlar, istihbaratta değerlendirilirse çok iyi olur kanaatindeyim. Ne de olsa hem yetişmiş eleman hem de iyi sır saklıyorlar.

Kaç yıldır beni şaşırtmayan TÜİK, şu an itibariyle bu görüntüsüyle nazarımda en ciddi devlet kurumudur. 

TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon rakamlarına başta bordro mahkumları kızıp köpürse de vatandaş yüksek enflasyon kaynaklı hayat pahalılığından beli bükülüp dert yansa da bu çıkan sonuçların bir güzel yanı var. Enflasyon düşüyor morali veriyor ve acı acı gülümsetiyor. Piyasada düşmese de durum böyle. Gerçekten hangi kurum haziran enflasyonu 3,92 yıllık enflasyonu 38,21 çıkarır?

Bunun için tek başına yetenek yeterli değil, TÜİK ilminin künhünü de bilmek gerek. Aynı zamanda meslek sırrını da bir başkasına öğretmeden saklamayı iyi bilmek lazım. Bir diğeri de her türlü eleştiri ve ayıplamaya karşı kınayanların kınamasına aldırmadan yoluna devam etmek de bir ciddiyeti gerektirir. Tüm bu özellikler ve daha fazlası buranın çalışanlarında var.

Hasılı bu kurumu bu özellikleriyle kıskanmıyor değilim. Gıpta da ediyorum. Böyle bir kurumda çalışmak isterdim. Kim istemez ki... Hani sende o yetenek, TÜİK ilmi, sır saklama, kınayanların kınamasına aldırmama ve ciddiyet dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Hiçbiri bende olmasa da burada çalışma özlemimin önüne kimse geçemez. Yalnız böyle bir özlemim olsa da her geçen gün başarı skalası yükselen gözbebeğimiz bu kurumun çıtasının benim yüzünden düşmesini de istemem. Çünkü farz edelim ki bende her özellik olsa da sır saklayamam. Bu da böyle biline. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde