Ana içeriğe atla

Seçimlerin Getirisi Götürüsü (1)

Seçimler bu ülkenin olmazsa olmazı ve vazgeçilmezidir. Her seçim önemli olsa da senin için ölüm kalım savaşı mesabesinde olan seçimler hangisidir?

Dediğin gibi her seçim önemli olsa da muhtarlık seçimlerinin ayrı bir yeri vardır.

Muhtarlığın fazla bir getirisi yok ama

Yok biliyorum ama sen gel onu muhtar adaylarına anlat. 

Muhtar adaylarının hepsi böyle mi?

Hepsi böyle değil. Bazıları için muhtarlık seçimi böyle, özellikle bazı bölgelerde.

Ne yapıyorlar?

Bazıları öylesine seçime girse de bazıları için muhtarlık izzeti nefis mesabesindedir. Kazanmak veya mevcut muhtarlığını devam ettirmek için elindeki parasının son kuruşuna kadar harcar. Bununla da yetinmez, uçan kuşa borçlanır. Neyi varsa satar savar. Uçuk kaçık vaatlerde bulunur.

Amacı nedir?

Tek derdi yeniden muhtar olmak, muhtarlığı rakibine kaptırmamak ve insanlar kendisine muhtar, muhtarım desin.

Sonra?

Seçim biter, kaybederse hayatının sonudur. Yiyecek ekmeğe muhtaç olarak ömrünün geri kalan kısmını borç harç içerisinde geçirir.

Ya kazanırsa?

İtibarı devam eder ama kazanmak için sermayeye dair son kurşunu da attığı için borcunu döndürmeye çalışır. Ne kadar çalışsa da seçim kazanma uğruna her şeyini feda ettiği için bir daha kendisini toparlayamaz. Tek tesellisi kendisine muhtar denmesi.

Aslında bizde tüm seçimler böyle değil mi?

Doğrusunu söylemek gerekirse, bizde seçimler böyledir ve külliyen zarardır, telafisi zor büyük tahribattır. Belki de en az zararlısı muhtarlık seçimleridir. Çünkü muhtarlığı bir bütçesi olmadığı için seçim kazanmak isteyen mevcut muhtarın zararı kendisine ve ailesinedir. Diğer seçimlerin kazanma ve kaybetmeme hırsını tüm millet çeker.

Ne demek istiyorsun? 

Ne demek istediğimi yaşadığımız anı gözünün önüne bir getir. Reçetesi ağır acı reçeteler bir bir gözünün önüne gelir.

Biraz daha açar mısın?

Açıldı zaten. Bir daha da kolay kolay kapanmaz bu yaralar. Çünkü milletin bağrına ve geleceğine hançer saplanmıştır artık.

Ne yapılıyor da bu yaralar oluşuyor ve kapanmıyor?

Olup biteni görmüyor musun mübarek. Aslında bak gibi biliyorsun. Sadece akıllı sözünü deliye söyletir misali bana söyletmeye çalışıyorsun. Akıllısın vesselam.

Lütfen!

Sen varsın akıllı geçinmeye devam et. Biz deliler kayda geçsin diye seçim öncesi yapılanları da diğer yazımızda zikredelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde