Ana içeriğe atla

Omurgalı Duruş

Hangi alanda olursa olsun düşüncesi ne olursa olsun hayatının her alanında prensip sahibi, omurgalı duruş sergileyen etkili ve yetkili kişilere bu ülkenin çok ihtiyacı vardır:

Prensip sahibi, sözünün eri, 

U dönüşü yapmayan, yaptığı zaman öz eleştiri yapan, 

Kırıp döktüğü zaman kırıp döktüm, bedelini ödemeye hazırım diyen, 

Menfaati ve beklentileri için o taraftan bu tarafa savrulmayan, rüzgara göre yer değiştirmeyen, menfaati için kırk takla atmayan, durduğu yere yakışan ve katma değer üreten,

Gittiği yere yakışan, geçmiş hukuka saygı gösteren, eleştiri ve tenkitlerinde seviyesini koruyan, 

Geldiği ve gittiği her yerde saygınlığını koruyan ve saygı gören,

Tevazuu elden bırakmayan, kendisini Hint kumaşı görmeyen, ikbal hesabı ve çıkarcılık yapmayan,

İnandığı değerler ve duruşu adına önüne serilen imkanları, makam, mevki ve statüleri gerekirse elinin tersiyle itebilen, 

Bir grubun, bir camianın içinde iken kuyu kazmayan, başkasına çalışmayan, açık oynayan,

Makam, mevki ve statüde tercih edilmediği zaman dengesini ve duruşunu kaybetmeyen, 

Bulunduğu yerde içine sinmeyenleri önce içeride dile getiren, eleştiren, çözüm olmazsa dışarıda görüşünü açıklayan, bunu açıkladığı takdirde göreceği zarara katlanan ve göğüs geren, ayrılması gerektiğinde "Sizinle ayrıştım. Sizlerle ayrı dünyaların insanı olduk. Benden bu kadar" deyip giden, eski hukuka halel getirmeyen, 

Fikren, zikren, siyaseten durmadan zikzak çizmeyen, siyasete girdiği yerde devam eden, anlaşamadığı zaman partisi içinde mücadele eden, gerekirse siyaseti bırakan, farklı yelpazede siyasete devam etmeyen, devam edecekse de anlaşılabilir ve tutarlı olan,

Her türlü söz ve eyleminde bir duruşu ve omurgası olan, görüşünü tasvip etmese de bu duruş ve omurgasına saygı gösterilen, idealleri uğruna hareket eden,

Bulunduğu yerde katma değer üretemediğini, kendisini tekrarlamaya başladığı zaman benden bu kadar deyip köşesine çekilmesi bilen,

İnanmadığı yerde durmayan, içine sinmeyen şeylere imza atmayan,

Koyduğu hedeflere ulaşamadığı zaman hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan başarılı olamadım deyip özür dileyen, bulunduğu yerde yapışıp kalmayan,

Her konuda istişareye, ortak akla ve ekip ruhuna önem veren, kendisinden farklı görüş serdedenleri düşman bellemeyen,

Bulunduğu yere yeni yüzler kazandıran,

Başarıyı ekibine mal eden, başarısızlığı kendisinde arayan...

Yorumlar

  1. Merhabalar sayın hocam.
    Gerçekten yeryüzünün böyle omurgalı duruşu olan insanlara çok ihtiyacı var. Memleketin bu hale gelmesinde omurgalı duruşu olmayanların katkısının olduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Ve dahası hala bu bozuk duruşlu insanların başımızda olmaya devam ettiklerini de söyleyebilirim.
    Cenab-ı Hakk yar ve yardımcımız olsun! Sağlık ve esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey. Omurgalı insanlar kenarda köşede var. Dediğin gibi sayıları az. Etkili ve yetkili olanlar da bir statülerine bakıyorlar, bir de omurgalı duruşlarına. İkisinden birini tercih etmek durumunda kaldıkları zaman statü daha tatlı geliyor. Omurgalı duruşu terk ediyor olsalar gerek. Şu var ki bukelamun gibi olan insanların dünyası bu dünya. Omurgalılara geçit yok.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde