Ana içeriğe atla

İlk Kârlı Alışverişim

Üç hafta önce bir esnaftan yazlık pantolon aldım. Şu üzerindeki eşofman güzelmiş. Bana böylesi lazım dedim. İşte şu dedi aynısından çıkarıp verdi. Üstü yok mu dedim. Hayır bunlar tek altlık dedi. Fiyatını sordum. 200 lira dedi. İkramın yok mu dedim. Bir başkasına, 200 dedim. Kaç olur dedi. O da 200'den aşağı olmaz. Olacağı bu dedi. Şimdilik kalsın deyip pantolonu alıp çıktım.

Eşofmanı almadım ama içimde kaldı. Rengini de çok beğenmiştim. 

Bugün yarın derken üç hafta sonra çarşıda aklıma gelip eşofmanı almak için aynı dükkana tekrar gittim. İçimden, o zaman 200'e almamıştım. Aradan kaç hafta geçti. Dolar da nassın zıddına faiz artırımına rağmen aldı başını gitti. O esnaf o eşofmanı bana eski fiyata verir mi? Vermez. Hatta üzerine koymuştur. Çünkü dolar yükseldi diyecek en azından dedim.

Daha önce gördüğümden farklı iki kişi vardı dükkanda. Daha önce birinin üzerinde bir eşofman vardı. Onu almaya geldim. Hani o kimseyi göremedim dedim. Siz babamın giydiğinden istiyorsunuz, işte şu dedi. Tamam bu dedim. Kaça olur dedim. 180 dedi. İkramın olur mu dedim. 10 lira daha almayayım dedi. Boyumdan az büyük geldi. Ölçümü alıp kestirmeye gitti. Paçasını yaptırıp geldi. Poşetin içine koyup uzattı. 170 lira verip çıktım.

Bu alışverişten memnun kaldım. Nasıl memnun olmam ki. Üç hafta öncesine göre nicedir yoğun bakımdaki paramız felç olmuş bir ortamda iken daha önce 200’e almadığım eşofmanı daha pahalısına almadığım gibi 30 lira indirimli almış oldum. Fiyatı ne olursa olsun, bir üründe indirim oldu mu, bayılır, kendimi kaybeder, ihtiyacım olsun veya olmasın alırım. Tek fiyat söyleyip indirim yapmayan esnafa, madem indirim yapmayacaksın. Fiyatı biraz yüksekten söyleyip ardından sana şu fiyata olur deyip bu dediğin fiyatı söylesen olmaz mı dediğimde, bazıları haklısın, bizde pazarlık yapılmadan olmaz deyip gülerken bazıları da yine aynı fiyat olurdu, ne fark ederdi demek suretiyle şaka yaptığına pişman ettiği olmuştur.

Gelelim tekrar eşofman indirimine.

Birileri durmadan hayat pahalı dese de gördüğünüz gibi bu kadar pahalılığa rağmen bu eşofman önceki fiyatından uyguna alınmıştır. Bir de bugün aldığın her ürün yarına göre daha ucuz diyorlar.

Bu indirimden memnun kalsam da esnafın yaptığı doğru değildi. Çünkü esnaflık bu değildir. Esnaflık güven üzerine yürür. Aynı ürüne farklı iki esnaf farklı fiyat söylese, eh diyeceğim. Ne de olsa serbest piyasa. Yalnız aynı ürüne, aynı dükkanda birbirinden farklı çalışan kişiler farklı zamanda iki ayrı fiyat vermişlerdir. Benim işime gelse de hoş bir durum değil bu. Önce iki yüz dese de ardından indirim yapsa, buna da olur diyeceğim. Ne de olsa fiyat belli. Biri indirim yapmadı, diğeri yaptı. Böyle bir durum da olmadığına göre demek ki bu tür esnaf tutturabildiği fiyatı söylüyor müşteriye. Bu da esnafa güvensizliği doğurur. Esnaflık, içeride çalışan kaç kişi olursa olsun, aralarında bir fiyat birliğinin olmasıdır. Çünkü bu müşteriye daha güven verir.

Bu alışverişte baba ile oğlu iki farklı fiyat verdiğine göre milenyum nesli gençlik babalarına göre daha merhametli.

Sonuç olarak geciktirmemden dolayı zarar etmeyip kar ettiğim tek alışverişti bu. Temennim, arkası gelsin.

Bu arada genci kandırmışsın demeyin. Paça yapılıp geldikten sonra baba geldi. Ödemeyi o zaman yaptım. Baba bu fiyata bir şey demedi. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde