Ana içeriğe atla

Açık Lise Online Sınavları

Online sınavlarla pandemi ile birlikte tanıştık. Belli bir süre zorunluluktu diyelim. Pandemi geçmesine; maske ve mesafeler kalkmasına, artık bulaşı riski kalmamasına rağmen açık lise sınavları halen online yapılıyor.

Online sınavlarda kamera yok, gözetmen yok, yapılacak sınavın belirli bir saati yok. Sınava kayıtlı aday mı giriyor, başkası mı onun yerine yapıyor, burası muamma. Bilinen bir gerçek var ki birçoğunun sınavını birkaç kişi birden birlikte yapıyor ya da hangi dersten kim daha başarılı ise o sınava o kimse giriyor.

Öyle zannediyorum, açık lisede okuyan öğrencilerin çoğu bu sınav şekliyle yani sınava başkasının girmesiyle başarılı olup dersleri  geçiyor ve mezun oluyor.

Çalışmadan, online sınava bir başkası girerek yapılan bu sınav türüyle olsa gerek, açık liseye örgün eğitimden çok sayıda geçiş var. Eskiden de vardı bu geçişler. Özellikle üniversite hedefi olup kurs veya etüt merkezlerine giderek daha fazla ders çalışma imkanı bulmak isteyen 11 ve 12. sınıf öğrencileri arasında kısmi bir geçiş olurdu.

Son üç yılda açık lise öğrenci sayısının 205 bin 88 arttığı, 2020-2021 öğretim yılında açık lise öğrenci sayısının 1 milyon 566'ya ulaştığı göz önüne alınırsa, hedefi olsun veya olmasın, kolay yoldan lise mezunu olmak isteyenler için online sınavı olan açık lise çok cazip geliyor.

Pandemi kalkmasına ve online sınavlarda kopya ayyuka çıkmasına rağmen devletin hala online sistem sınavından vazgeçmemesi, çocuklar mezun olsun, istatistiklerde lise mezun sayısı artsın da nasıl artarsa artsın mantığı güttüğü anlaşılıyor. Zira akla da başka bir şey gelmiyor. 

Nasıl ki mülakatlar demek torpil olarak anlaşılıyor ve bu tepkiden dolayı devlet mülakatı kaldırmaya hazırlanırken online sınav demek kopya çekmek anlamına gelmesine rağmen devletin bu sınav türünü ihmal etmesi, kurum ve kurallarıyla oturmuş olması gereken bir devlete yakışmıyor. 

Bu sınav türü bir zamanlar ortaokul ve lise sınavlarını dışarıdan bitirmeye benziyor. Hakkıyla dışarıdan ortaokul ve lise bitiren öğrencileri istisna edersek, bu dışarıdan bitirmelerde büyük paraların döndüğü, sınava giren öğrencilere soruların verildiği, nicelerinin para karşılığında diploma aldığı bir gerçektir. 

Burada çocuklarımız varsın mezun olsun denebilir. Kimsenin lise ve üniversite bitirmesine sözümüz olmaz. Hatta lise ve üniversite mezunu ne kadar artarsa, okumuş insan gücüyle ancak mutlu oluruz. Yalnız bu mezuniyetler hak ederek olmalı. Bugün örgün eğitimde okuyan çocukların hakkını korumak ve haksız rekabeti teşvik etmemek lazım. Bu durumu bilen bir örgün eğitim öğrencisinin adalete güveni kalmaz. Hiçbir çocuğun adalete olan güvenini sarsmaya hakkımız olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca hak etmeden kopya yoluyla lise bitiren kişilerin adalet duygusuna ne derece güvenilir. Yarın biz bu çocuklara adalet duygusunu nasıl aşılayacağız, onlardan her konuda adil olmalarını nasıl isteyeceğiz.

İnanın, okumasını doğru dürüst bilmeyen nicelerinin, sınavlarını başkaları yaparak mezun olduklarını biliyorum ve bu duruma üzülüyorum.

Ne olur, bu yanlıştan ve ihmalden bir an evvel vazgeçelim. Ülkeye daha fazla kötülük yapmayalım. Örgün eğitimde okuyan çocukların haklarını koruyalım. Kendi ellerimizle kopyayı meşrulaştırmayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde