Sözlü mülakatlar kamuya eleman alımında nicedir önemli bir
kıstas olarak yer aldı.
Niceleri bu kıstasla ihya olurken
niceleri de elenerek veya düşük puan verilerek elendi.
Yazılı puanı yüksek olmasına rağmen
mülakat yoluyla elenen çoğu kimse basında yer aldı. Gösterilen onca tepkiye
kulak tıkandı.
Mülakat kriterine gösterilen
tepkiler yerinde idi. Objektiflikten ve ölçülebilirlikten uzak bir seçme
yöntemi olan mülakat bizim gibi ülkelerde torpil demekti. Nitekim öyle uygulandı.
En azından kamuoyunda böyle yankı buldu.
Nihayet 2023 seçimlerine giderken
siyasi partilerin sözlü mülakatların kaldırılacağı yönündeki müjdeleri en fazla
dikkat çeken seçim vaadi olarak basında yer aldı. Öyle zannediyorum, bu vaade
en fazla sevinenler de kamuya atanmayı bekleyen gençler ve bunların anne
babaları oldu. İnşallah vaatler havada kalmaz, seçimden sonra uygulamaya geçer
de gençler önlerini daha net görmüş olurlar. Nasiplerini yazılı sınavlarda
ararlar.
Seçim vaadi de olsa bu vesileyle
gereksiz bir kriter kaldırılmış ve bir yanlıştan vazgeçilmiş olacak.
Mülakatın kaldırılacağı müjdesini
bu ucube kriteri koyan irade veriyor. Yani bir zaman koyan irade bunu yıllar
yılı devam ettirdikten sonra şimdi de kaldıracağım diyor. Verdiği bu müjde ile
aynı zamanda bu kriterin yanlış olduğu da kabul edilmiş oluyor.
Bu konuda beni üzen de bu hata ve
yanlışın yıllar yılı sürdürülmesi. Yani yanlışta ısrar edilmesi. Bu aşamadan
sonra telafi etmez ama bu kıstas dolayısıyla hakkı yenen mağdurlardan bir
helallik alınmasında fayda var. En azından yanlış yapmışız denir. Hatta imkan
varsa gecikmiş de olsa mağduriyetlerin giderilmesinde yarar vardır. Çünkü
adalet duygusunu yok eden hata ve yanlışın telafisi gecikmiş adalet adalet değildir
olsa da ancak böyle olur.
Bu konuda sözlü mülakatları hayatın
bir parçası haline getiren ve bunu yıllar yılı ısrarla sürdüren yürütmenin
sorumluluğu kadar başkalarının da payı var. Mesela sözlü mülakatları ve bunun
mevzuatını iptal etmeyen, iptal ve durdurmada ısrarcı olmayan yargı da bu
yanlışın taraflarındandır. Kamuoyu da bu konuda masum değildir. İyi bir kamuoyu
oluşturarak pekala birlikte tepki gösterilebilirdi. STK'ler sınıfta kaldı.
Aslında en güzel tepkiyi yapılacak sözlü mülakata kimse katılmayarak
gösterilebilirdi. Öyle ya bir sınava kimse katılmasa, bu kriteri koyan irade, eyvah
biz ne yaptık deyip ilk yılında bu uygulamadan vazgeçebilirdi. Maalesef çoğumuz
işimizi çıkarmanın yoluna gittik. Yine bu yanlışta tarafgirliğin de payı
büyüktü. Nitekim bir kısmımız bu mülakatı eleştirirken bir kısmımız da
bizimkiler yapıyor, bir bildiği var düşüncesiyle savunma yoluna gitti. Halbuki
kim yaparsa yapsın, yanlış yanlıştır.
Burada bazıları FETÖ ile mücadele için bu yöntem gerekliydi diyebilir. Bence hiç böyle bir gerekçenin arkasına saklanmayalım. Unutmayalım ki bir kişinin örgüt üyesi olup olmadığı mülakat yoluyla tespit edilip elenmez. İstenseydi, başka yollar bulunurdu. Maalesef aranmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder