Ana içeriğe atla

Siyasette Paylaşılamayanlar

Türk siyasetinden kimler geldi kimler geçti. Kimi iz bıraktı, ölümünün ardından hala unutulmayanlar arasında. Kubbede hoş bir seda bırakmış olmalılar ki ardından gelenler ismi üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. Kimi de pek anılmayanlar arasında.

Bunlar; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Hasan Celal Güzel, Recep Tayyip Erdoğan vs.

Bunlardan kimisi cumhurbaşkanı ve başbakan olarak uzun yıllar ülkeyi yönetmişlerdir. Kimisi başbakan yardımcısı olarak görev yapmış kimisi de kurduğu partinin genel başkanlığını yapmıştır.

Laik, seküler, Kemalist, CHP, kısmen de sekülerliğe yakın merkez sağ, Mustafa Kemal Atatürk'ü hiç ağzından düşürmez. Hayat felsefesinde ve siyasal çizgisinde Atatürk’ü referans alır.

Merkez sağın dindar, mütedeyyin ve sekülerleri, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Adnan Menderes'in partisinin devamı olduğunu ve onun izinden gittiğini söyler.

Dindar-mütedeyyin ve İslamcılar, Necmettin Erbakan'ın görüşlerini benimser ve onun izinden gider. Milli Görüş şeklinde ifade edebileceğimiz felsefesini “Esas Milli Görüşçü biziz” demek suretiyle kaç parti birden siyaset arenasında devam ettiriyor.

Milliyetçiler için  Alparslan Türkeş vazgeçilmezdir. Tüm milliyetçilerin üzerinde birleştiği ve başbuğ kabul ettikleri kişidir.

Milliyetçilik yanında milli ve manevi değerleri de önceleyenler Muhsin Yazıcıoğlu’nu referans alır. Yazıcıoğlu, siyaseten iktidar olup bir varlık gösteremese de hem milliyetçiler hem de dindar mütedeyyin kişiler nezdinde sevilip sayılan biridir. Siyasette özgül ağırlığı tartışılmazdır.

Milliyetçi ve mukaddesatçılar nezdinde Hasan Celal Güzel’in de ayrı bir yeri vardır.

Bugün bıraktığı partisi pek varlık gösteremese de Bülent Ecevit de bu ülkede başbakanlık yapmış, kitleleri arkasından sürüklemiş bir siyaset ve devlet adamıdır.

Dindar, mütedeyyin ve İslamcılar, Recep Tayyip Erdoğan'ın etrafında kenetlenmiş durumda. Erdoğan, Türk siyasetinde Milli Görüş ve merkez sağı arkasından sürüklemiş, emsallerine göre birbiri ardına en fazla iktidarda kalmış, en fazla başarı elde etmiş, halen iktidarda olan ve kitleleri ardından sürükleyen bir siyasetçidir. Erdoğan; Menderesi, Demirel’i,  Özal’ı unutturmuş kişidir.

Öyle zannediyorum, Erdoğan sonrası Erdoğan’ı referans alan birden fazla partiler siyaset sahnesinde olmaya devam edecektir.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Erdoğan sonrasında Erdoğan'ı referans alan partiler, her zaman diğer partilerden bir tık ileride olacağına kesin gözüyle bakabiliriz.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şaka maka bir yirmi yıl gelip geçti. İster istemez referans olan olacaktır.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde