Ana içeriğe atla

Gelişmiş ve Gelişmemiş Ülkeler

Dünyada gelişmiş, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler vardır. 

Bir ülkenin gelişmiş olmasının en önemli kriteri ekonomidir. Kendi kendine yeten, geliri giderinden fazla olan, kişi başına düşen milli geliri yüksek olan, insanı ekonomik darboğazda olmayan ülke refah seviyesi yüksek bir ülkedir.

Gelişmiş ülkelerde demokrasi de ileri seviyededir. Oturmuş ve işleyen sistemleri vardır. Bu sistem siyasi iktidara göre değişiklik göstermez. Demokrasi kültürü yerleşmiştir. Kurumlar birbirini denetler, sorumluluklarını yerine getirir, birbirlerine karşı görevlerini ifa eder. Hiçbir kurum diğer kurumun görev ve sorumluluğuna tecavüz etmez. Tüm kurumlar devletin ve milletindir. Hiçbir kurum kimsenin kalesi ve kurtarılmış bölgesi değildir. Hak arama mücadelesinde yargı devlet erkine karşı vatandaşını korur. 

Seçimler sönük geçer. Seçimlere katılım yüksek değildir. Ülkede seçimin olduğu bile belli olmaz. Gerilim siyaseti izlenmez. Vatandaş her gün her saat her saniye seçim ve siyaset konuşmaz. Vatandaş bilir ki hükümetin yapacağı görevleri vardır. İktidara gelen sistemi bozmaz. Birilerini ihya, ötekini mağdur etmez. Kadrolaşma olmaz. Çünkü devlete alım kriterleri bellidir. Kriterler hükümetten hükümete değişmez. Seçim sonuçlarında koalisyon çıksa da aylarca hükümet kurulamasa da devlet krizi çıkmaz. İşleyiş devam eder. Birden fazla parti bir araya gelerek asgari müştereklerde anlaşarak hükümeti kurar, uyum içerisinde ülkeyi yönetirler. Hiçbir parti ve parti lideri bulunmaz Hint kumaşı ve vazgeçilmez değildir. Ne kadar başarılı olursa olsun, hiçbir parti lideri ilanihaye siyasette ve partinin başında kalmaz. Lider kendini ön plana çıkarmaz. Sandık demokrasinin bir gereğidir. Demokrasi için vazgeçilmezdir ama sandık her şey değildir. Vekil seçimi liderin iki dudağı arasında değildir. Her seçilen halkın teveccühünü kazanarak siyasette yerini alır. Parmakçı değildir. Gece gündüz parti liderini överek siyaset yapmaz. Seçmenine verdiği sözü yerine getirmeye çalışır. Parti liderleri veya vekillerle ilgili bir iddia ortaya çıkarsa, istifa mekanizması işletilir. Kimse koltuğuna ve statüsüne yapışıp kalmaz. Partiler parti lideriyle doğup lideriyle ölmez. Liderden önce de vardır, liderden sonra da var olmaya devam eder. Ülkeyi yöneten her yönüyle devlet adamı ciddiyetini taşır. Bu tip ülkeler de muhalefet de iktidar kadar önemli ve değerlidir.

Gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerin ekonomisi kendi kendine yetmez. Geliri giderini karşılamaz. Cari açığı olur. Hep borçla yaşar ve faiz öder. Vergiler adaletsizdir. Sosyal adalet dengesi bozuktur. Zengini zengin, fakiri de fakirdir. İsraf diz boyudur. Sadaka kültürü yaygındır. Vatandaş devletten, devlet de vatandaştan dilenir. Enflasyon ve hayat pahalılığı en önemli sorunudur. Genelde çift haneli enflasyonla yaşanır.

Bu tip ülkelerde oturmuş, tıkırında işleyen bir devlet sistemi yoktur. Yönetim tarzı kişiden kişiye değişir. Bir devlet kültürü ve teamül yoktur. Seçimler önemlidir. Seçimi kazanan parti devlet olur. Sandık o ülke için her şeydir. Siyasetçiler ve ülkeyi yönetenler hesap vermez. Partiler genellikle liderle doğar, liderle ölür. Parti demek lider demektir, lider demek parti demektir. Kimin vekil adayı olacağını lider belirler. Lider karizma olmak zorundadır ve vazgeçilmezdir. Demokrasi liderin iki dudağı arasından ibarettir. Her seçim gerilimli geçer. Vatandaş bir seçimden diğer seçime Allah’ın günü seçim ve siyaset konuşur. İktidara gelen kadrolaşır. Mevzuat engelini yeni mevzuatla aşarak kitabına uydurur. Her iktidarda birileri ihya olurken birileri mağdur edilir. Bu yüzden seçimlere katılım yüksek olur. İstifa mekanizması işlemez. Kimse istifa etmez. İstifa kaçmak olarak değerlendirilir. Koalisyonlar yürümez. Çünkü kimse iktidar erkini başkasıyla paylaşmak istemez...

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Bir asrı devirdiğimiz halde, hala gelişemedik. Aslında gelişmemizi ne iktidara gelenler, ne de emperyalist ülkeler istemiyorlar. Düşman hem içerde, hem de dışarda. Bu durumdan şikayet edenin de hemen kafasına vuruyorlar.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emperyalistlerin niçin istemediğini anlayabiliriz ama ülkeyi yönetenleri anlayamadım. Anlamadan da gideceğim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde