Ana içeriğe atla

Tarikatın Böylesi

"Kenya'da tarikat lideri Paul Makenzie Nthenge, müritlerine açlıktan ölmeleri halinde cennete gidecekleri, İsa ile tanışacakları vaadinde bulunur. Yapılan soruşturma sonucunda sahil kasabası Malindi yakınlarında tarikat üyesi 73 kişinin cesedine ulaşıldığı bildirildi. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Cesetlerin içinde çok sayıda çocuk cesedi olduğu da söyleniyor. Adı geçen tarikat liderinin iddiaları kabul etmediği belirtiliyor."

Gazetelere düşen haber böyle. Müritler aç ölürlerse bunun karşılığında hem cenneti kazanacaklar hem de İsa ile tanışmış olacaklar. Bir taşla iki kuş vurmak diye buna derim ben.

Kenya'da geçen bu katliam tarikatlarla ilgili ne ilk öyle zannediyorum, ne de son olacak. ABD'de de siyanür içmek suretiyle canlarına kıyan 900'ün üzerinde bir toplu intihar olmuştu. Bu intiharda da hareketin lideri başrolü oynamıştı. 

Bu ölümleri ve tarikat liderlerinin emirlerini makul görmek mümkün değil. Zira bunu ne akıl ne din kabul eder ama zaman zaman böyle absürt ölümler olabiliyor.

İster İslam ister Hristiyanlık ister Yahudilik ister Budizm hangi din olursa olsun, hiçbir dinin kitabında ölün, aç kalın, acınızdan ölün yazmaz. Peygamberleri veya kurucuları ölün demez, bir ödül için canınıza kıyın demez. Çünkü dinler öldürmeyi değil, yaşatmayı hedefler. Dinlerde olmayan bu ölümü bir tarikatın lideri veya şeyhi müritlerine nasıl önerebilir? Haydi önerdi diyelim, müritler böyle şey mi olur, çatlar mısın diyerek niye itiraz etmezler de söyleneni harfiyen yerine getirmeye kalkarlar. Bu yaptıklarına akılsızlık desen, akılsız olduklarını hiç kabul etmezler. Kabul etmeseler de böylelerine akılsız demede hiçbir sakınca yok. Akıl varsa da kullanıp sorgulamadıkları için nazarımda akılsızdırlar.

Diyelim ki bu hareketler sapık tarikatlar. Normal tarikatlar çok mu tekin. Müritlerini öldürmüyor da ölmekten ve öldürmekten beter yapıyorlar. Burada iyi tarikatlar da var denebilir. Müntesiplerine göre vardır ve kendi tarikatları mükemmeldir. Bugün en masum görülen tarikatların şeyhi şu gerekçeyle ölün dese, kendisini öldürecek mürit çıkar mı çıkar.

Hangi dine alt olursa olsun, tarikatlara bir bakarsak,

Hemen hemen hepsinde aklı kullanma yoktur. Aklı teslim etme vardır.

Sürü psikolojisi ile hareket etme vardır.

Emir ve talimatla yaşarlar.

Sorgu ve sorgulama yoktur.

İtiraz yoktur. Şeksiz şüphesiz itaat ve bağlılık vardır.

Şeyhin her dediği dinlerine aykırı bile olsa müritlerine göre vardır bir hikmeti.

Şeyhe göre mürit gassal önündeki meyyit gibidir...

En iyisi inanın dininize. Kitabınızdaki yazanları yerine getirmeye çalışın. Bir tarikata girmeyin. Girecekseniz de söylenen her şeyi sorgulayın. Sorgularsanız zaten sizi kapı dışarı ederler. Böylece kendinize gelmiş olursunuz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde