Bugün üç arkadaş rastgele
coffee yazan bir kafeye girdik. Kafe de bir iş merkezinin içinde. Sağa sola baksan,
dükkanları görüyorsun. Yani manzaralı bir yer değil. Esnaf çay ocaklarının manzarası
daha güzel.
Üç kişi toplam beş bardak
çay içtik. İçtiğimiz çay da bulaşık suyuna benzer bir çay. Ne demi vardı ne de lezzeti.
Belki de sabahtan demlenen çayı öğleden sonra taze taze biz içtik. Tabir yerinde
ise bu tür çaylara toplumda “imamın abdest suyu” gibi derler.
Boğazımızı ıslatma ve ağzımızın
tadını bozmanın dışında bir işlevi olmayan çayın olumlu yanı, koyu bir sohbet olmasıydı.
Muhabbetin dibine vurduk.
Ödemeye yaklaşırken bizim
hesap ne kadar demeden kasiyer kızımız borcunuz 75 lira dedi. Sağa sola baktık.
Bizden başka kimse yoktu. Belli ki günün belki de ilk müşterisiydik.
Eş dost muhabbetinde ödenen
çay parasının lafı olmaz ama bir çayın bedelinin 15 lira olması garip değil mi?
Bunca para coffee yazması mıydı acaba? Çayın dışında başka bir şey yenip içilse,
piyasa belli. Haliyle pahalı olacak dersin. İçtiğimiz fakirin milli içeceği çay.
Fiyatı ne kadar yükselirse
yükselsin, çayın kilosu 70-80 lira arasında. Beş bardağına ödediğimiz para ise tamı
tamına bir kilo çay parası. Bir kilo çaydan evde kaç çaydanlık çay demlenir. Burnundan
gelinceye kadar içersin hem de taze taze. Coffeenin bardağı mı farklı? Değil. Evimizdeki
ve diğer çay ocaklarındaki bardakların ta kendisi. Çayı mı güzeldi? Yukarıda dediğim
gibi tadı ve lezzeti olmayan, görüntüsü beni içme diyen bir çay idi. Manzara zaten
yoktu. Müşterisi bol cazibeli bir yer olsa ya da zengin bir muhit veya turistik
bir yer olsa, eh dersin, buralarda bundan iyisi can sağlığı dersin.
İyi de içtiğimiz Allah’ın
çayı, fakiri milli içeceği. Çay dediğimiz rengi ve belediye suyundan ibaret. Maliyet
olsa ne olacak. Anlaşılan dükkan kirasını ödemeye yardımcı olduk.
Tamam anladık, fiyatlar astronomik.
Girdi maliyetleri yüksek. Artık bu fiyatlar niye böyle demez olduk.
İthal ürünleri anladık.
Ülkeye dövizle giriyor.
Yüzde yüz yerli olan
ürünlerdeki anormal yükselişi anlamak zor. Mesela çay yüzde yüz yerli bir ürün.
Bir bardağı 15 lira olan,
çaydan başka her şeye benzeyen bu çay esnaf çay ocaklarında 3,5-4 lira, bilemedin
beş lira civarı. Üstelik sürekli sirkülasyon olduğu için taze taze içersin. Bu çay
ocakları herhalde babasının hayrına vermiyor çayı. Bunlar da kazanıyor, kafeler
de. Gördüğünüz gibi kafeler fahişin fahişine satıyor çayı.
Serbest piyasa, isteyen istediğine satar diye çayın bardağında bu kadar büyük fark olmaz. Tek kelimeyle insaf diyeceğim ama ticaretin hele bizim insanımızın insafı yok. Böyle puslu havalarda maliyeti belli ürünlerde alt ve üst limitin belirlenmesinde fayda var. Meslek odaları ortalama bir fiyat da belirlemeyecekse, piyasa esnafın insafına bırakılacaksa, merak ediyorum niçin varlar?
Siz siz olun, çayınızı, kahvenizi kafelerin dışındaki uygun yerlerde için. Hem doyasıya hem taze taze hem de tavşan kanı için. Ne midenize dokunur ne de bütçenize. Bırakın böyle kafeler sinek avlasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder