Ana içeriğe atla

Kokuşmuşluğu Önlemenin Yolu

Herkes evinin önünü süpürürse, sokaklar tertemiz olur deriz. Bu sözü genellikle salt temizlik yönüyle ele alırız. Aslında bu sözü her anlamda kullanabiliriz. Mesela, 

Herkes çocuğuna sahip çıksa, onları güzel şekilde yetiştirse, onları takip etse sağlıklı bir toplum olur.

Çocuğumuz karşı komşunun çocuğuyla kavga etse, onları aralamak için yanlarına vardığımızda, bir ona bir kendi çocuğumuza tokat atacağımızda ilk tokadı kendi çocuğumuza atsak, daha adilane olmaz mı? Haydi tokada karşıyız. Şiddet şiddetle çözülmez. Eyvallah. O zaman ikisine de kızalım ama ilk kızmayı kendi çocuğumuza yapalım. Çünkü herkes kendi evinden sorumlu olursa, sorun büyümeden çözülür.

Çocuğumuz istediğimiz gibi değilse ona önce nasihat ederiz, sonra uyarırız. Olmadı mı eleştirir, kızarız. Çocuğumuza kızmamız, onu sevmediğimiz ve gözden çıkardığımız anlamına gelmez. Daha iyi olması içindir tüm çabamız. 

Çocuğumuz her ne yaparsa, göz yumar, görmezden gelir, her hatasını savunursak, bunun adı çocuğumuzu sevmek değil, aksine ona kötülük yapmaktır.

Kendi çocuğumuz ya da zihniyet yönünden savunduğumuz, sevip saydığımız mahallemizden biri bir suç işlediğinde, onu hiç arkamıza almadan adalete kendi ellerimizle teslim etmek, mahalleyi temizlemek demektir. Suçuna rağmen onu koruyup kollamak ise mahalleyi kirletmek demektir. Yargılandıktan sonra suçsuzluğu ortaya çıkmış ise yanımıza daha güçlü gelir, bizim de yüz akımız olur. Yargıya vermez isek ilanihaye o suç mahallelinin üzerinde kalır.

Aynı zihniyet kafasına sahip olduğumuz biri hakkında infiale sebep olan bir iddia ve şayia ortaya çıkmış ise bu iddianın ne olduğunu bilmeden o kimseyi koruyup kollamak, temize çıkarmaya çalışmaktan ziyade olayı soğukkanlı bir şekilde değerlendirip iddiaları araştırmak, iddialar ciddi ise gereğini yapmak zihniyeti temizler. 

Oy verdiğimiz partinin genel başkanı veya parti yetkililerinden biri bir hata işlemişse, bu hataya sahip çıkmamak ve bu hatayı eleştirmek, partiyi gözden çıkarmak değil, partiyi temize çıkarmaktır. Yine insanlar hatasına rağmen partisini desteklemeye devam edebilir. Çünkü hiçbir insan bir hatası yüzünden çizilip atılmaz. Partimin bu hatasını savunmuyorum demek kişinin partisine düşmanlık yapması değildir. Savunduğu parti hata üzerine hata yapar, pot üzerine pot kırar, günahı sevaplarını geçer, uyarılara rağmen kendine çekidüzen vermez ise bu durumda şeksiz şüphesiz destek o partiye iyilik değil, kötülüktür. Tepki gösterilecek ki parti ve parti adına söz söyleyenler kendilerine çekidüzen versin. 

Hasılı sokakların temizliği için herkes evinin önünü temizlese, herkes kendi çocuğunu yetiştirip sahip çıksa, herkes kavga ve anlaşmazlıklarda ilk tokadı kendi çocuğuna atsa, ilk uyarıyı kendi çocuğuna yapsa, çocuğunun her hatasında ilk uyarı ve eleştiriyi çocuğuna doğrultsa, herkes mahallesinden suç işleyen birini yargıya teslim etse, herkes kendi mahallesinden çıkan şayiayı araştırsa, zihniyetine uygun oy verdiği partisinin hatalarını eleştirse, hatayı ölümüne savunmasa tüm mahalleler temizlediği gibi insanlar da temizlenir, Siyasi partiler de kendilerine çekidüzen verir. Değilse kokuşmuşluk alır başını gider ve bağışıklık yapar, kokuşmuşluktan bile haberimiz olmaz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde