İnsanları tanımanın
yolları Hz Ömer'e göre komşuluk yapmak, alışveriş yapmak ve yolculuk yapmaktır.
Bir nevi gündelik ilişki ve iletişim halinde olmak diyebiliriz buna.
İnsan bir müddet kendini
gizlemek için olduğundan farklı görünmek isteyebilir ama komşu uzun süre
kendini gizleyemez. Çünkü akşam sabah karşı karşıya veya yan yanasınız. Beraber
oturur kalkarsınız. Komşunun yaptığından haberdar olursunuz. Sokakta, mahallede
yüz yüze gelirsiniz. Hal ve hareketlerini, mahalleliyle ilişkisini, geçim ehli
ve uyumlu olup olmadığını gözlemleyebilirsiniz. Hırlı mı hırsız mı güvenilir
biri mi bilirsiniz.
Aynı şekilde tek
alışveriş ölçü olmasa da bir kişinin nasıl biri olduğunu birkaç alışverişte
test etme imkanına kavuşuruz.
Bir diğer kriter
yolculuktur. Yolculuk esnasında kişi kendisini daha net gösterir. Çünkü gün
boyu berabersiniz. Birlikte bir yolculuğa çıkmışsınız. Huyunu, suyunu bir güzel
görürsünüz.
Her üç kriterde insan
iyi ve güzel şeylerde değil de zor durumda kalındığı durumlarda daha net ortaya
çıkar.
Fark ettiyseniz, bu üç
kriterde kişinin düşüncesi, inancı, fikri ve zikri yok. Hz Ömer namaz kılıyor
mu, dinden ve imandan bahsediyor mu dememiş, başı örtülü mü, sakallı mı
bakmamış. Zor durumda yanında mıdır, taşın altına elini koyuyor mu, seni bir başına
bırakıyor mu, iyi gün dostu mudur, ticarette seni kazıklıyor mu, kötü malı iyi diye
sana pazarlıyor mu, evini ve eşyanı gözün kapalı teslim ettiğinde gelince yerli
yerinde görebiliyor musun? Esas önemli olan bunlar.
Elbette komşuluk,
ticaret ve yolculuk esnasında uyumlu, kafadar ve kafa yapına uygun olması belki
tercih sebebi olabilir ama temel kriter değil. Çünkü kişinin giyim kuşamı,
şekli şemaili, kılık kıyafeti, inancı kendisine aittir. Kişilerin bize
insanlığı lazım.
Bizler her ne kadar düşünce
yapımıza uygun insanlarla komşuluk, ticaret ve yolculuk yapmayı tercihen de öte
bir kriter olarak belirliyorsak da aslında farklı zihniyette insanların birbirlerine
karşı kafalarında ki önyargılı yıkabilmesi için komşuluk, ticaret ve yolculuk yapmasında
fayda var. Çünkü bu vesileyle insanlar birbirini tanımış, daha önceki peşin hükmün
geçersiz olduğunu anlamış olur. Bu vesileyle birbirlerini iyi tanıdıktan sonra birbirlerine
karşı “Sen farklısın, bulunduğun camia gibi değilsin” şeklinde itirafta bile bulunurlar.
Demek ki bu kesimin içinde böyleleri de varmış dedirtir insana. Bu birliktelik sonrasında
sağlam dostluklar kurulmasına sebebiyet verilebilir. Bu vesileyle karşıt kesimler
birbirine daha empati ile bakabilir ve aradaki duvarlar kaldırılabilir.
Böyle değil de herkes düşüncesine
göre mahalleler oluşturur, gözünü ve gönlünü başka mahalleye kapatırsa, herkes kendi
gibi düşüneni iktidarda görmek ister, bir başkası gelirse, ülke ve din, ülke ve
laiklik elden gider derse aynı ülke içerisinde bir birimizin yüzüne duvar örmüş
oluruz, birbirimizi düşman gibi görürüz. Bugünkü yaşadığımız fiili durum da budur.
En iyisi farklı mahallelere açılmak, onları anlamak onları dinlemek gerekir. Beraberinde asgari müştereklerde buluşmak gelir. Bu da seviyeli birliktelik demektir. Şu da bir gerçek ki aynı zihniyette ki insanların bulunduğu yerde seviyeli birliktelik olmaz, laubalilik gibi şeyler artar. Nasılsa bizden denir, yapılan olumsuz şeylere göz umulur. Bu da ihanet ve kokuşmuşluğu beraberinde getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder