20 Nisan 2023 Perşembe

Devletin Sırtından Ağalık

Her okulun Anadolu Lisesi olmadığı ve öğrencilerin merkezi sınavla alındığı eğitim sisteminde, bir ilçe Anadolu lisesinde görev yapıyorum. O zamanlar bu okul türünde görev yapacak öğretmenler de sınav sonucuna göre bu okullara atanabiliyordu.

İki sınıf ve 60 kişilik bir kontenjan girdim.

Kazanan öğrencilerin kaydını yaptık. 

Aldığım bu öğrenciler 9.sınıfı okudular.

10.sınıfa geçen öğrenciler yaz döneminde alan seçimi yaptılar. Çoğunluğu fen bilimleri, 11 kadarı Türkçe matematik alanlarını seçti. Bir öğrenci de İngilizce istiyorum diyerek yabancı dil, 3 öğrenci de sosyal bilimler alanını seçti. 

8 kişinin altındaki sayıya sınıf açılamayacağı için sosyal bilimler alanını isteyen öğrencileri ikna ederek eşit ağırlığa geçtiler. Yabancı dil isteyen öğrenci ise ben mutlaka yabancı dil okuyacağım diye diretti. Öğrenciye bu aklı da il merkezinde bir Anadolu lisesinde görev yapan müdür vermiş. Sen okula yabancı dil diye dilekçe ver. Okulunda bu bölüm açılamayacağı için seni okulumuzda misafir öğrenci olarak alırız demiş. Bu akılla, öğrenci il merkezinde okumak için ilçeye gelmeyecek, yol parası ödemeyecek, aynı zamanda istediği bölümde okuyacak. 

İl milli eğitim müdürlüğünde eğitim işlerine bakan şube müdürü, yönetmeliğe aykırı diyerek bu isteği kabul etmedi. İlçede tek okul olduğumuzdan 1 öğrenci bile olsa yönetmeliğe göre o öğrenci için alan açılabiliyordu. Yabancı dil alanını aç, öğrenci orada okusun dedi. 

İçime sinmese de formaliteyi yerine getirdim. İlçe milli eğitime bu öğrenci için tedbir alması gerektiğiyle ilgili bir yazı yazdım. İlçe de "İlçede aynı okul türünden başka okul olmadığından, 8 mevcut sayısına bakmadan bir öğrenci için okul bünyesinde sınıf açılmasıyla ilgili onay yazısını gönderdi. 

Bir öğrenci için sınıf açınca sosyal bilimler alanını isteyen üç öğrenci için de sosyal bilimler alanını açtım. 

Kendimce ücret yönünden devlet zarar etmesin diye dört sınıfa çıkan 10. sınıfların ortak derslerini birleştirerek sınıf sayısını ikiye indirdim. TM sınıfına derse giren öğretmenlerin aynı anda üç sınıfa ait defteri imzalayarak üç saat ek ders yerine bir saat ücret almasını sağladım. 

Bu arada da TM'ye geçmesi için ikna edemediğim kızın babasını aradım. Şehirden geliyor çocuğunuz. Tek kişilik sınıfla verim olmaz. Üstelik devlete de büyük külfet getiriyor. Şu ilçe yedi kişilik bir yabancı dil sınıfı açmış. Çocuğunuzun puanı tutuyor. O ilçe lisesine nakil alsanız olmaz mı türünden konuştum. Babanın dediği "Masraf, maliyet ve külfet olursa olsun. Çocuğumu nakil almayacağım. Sanki bu para cebinden mi çıkıyor? Devletin sırtından değil mi" diyerek bana bir güzel nasihat ve fırça kaydı.

Sene içerisinde bakanlık müfettişi geldi. Sınıf mevcutlarına bakarken "Müdür bey, bir kişilik sınıfın mı var" dedi. Evet dedim. Neye göre açtın dedi. Yönetmeliğe göre dedim. Müdür bey, ben yönetmeliği iyi bilirim. Bir kişilik sınıf olmaz. Senin bu yaptığın devleti zarara uğratma yönünden vatana ihanetle eşdeğer. Getir şu yönetmeliği. Göster bana ilgili maddeyi dedi. İlgili maddeyi gösterince, müdür bey, tebrik ederim. Ben yönetmeliğin bu maddesini atlamışım. Bir kişiye sınıf açmakla doğru yapmışsın. Şayet açmasaydın, eğitim ve öğretimi engellemekten hapis cezası bile alabilirdin dedi. 

İkinci dönemin sonuna doğru yine bakanlık müfettişleri geldi denetim için. Aksi bir başkanları vardı. Onun da gözüne o zamanlarda üçe çıkan yabancı dil sınıfının mevcudu ilişti. Vatana ihanetle eşdeğer demedi. Ben dürüst biri değilim ama ben olsaydım, üç kişiye sınıf açmazdım dedi. Ben de açmazdım ama il böyle istedi dedim. İl ile görüşeceğini söyledi. Sonra ne oldu bilmiyorum. Bilinen bir gerçek var. Bu üç öğrenci bu yabancı dil alanından mezun oldu.

Yazımı sonlandırırken bu yazıyı yazmama sebep olan kızın babasının dediklerine geleyim. Öyle ya cebimden mi çıkacaktı sanki para? Devletten çıkacaktı nasılsa. Benimki de gereksiz bir hassasiyetti. Bereket, veli ağzımın payını verdi de susa kaldım. Şimdi olup bitenlere ve devletin sırtından ağalık yapanları görünce telefonun dışında hiç konuşmadığım ve yüz yüze gelmediğim bu veli aklıma geldi nedense. Tekrar söylüyorum, veli yerden göğe haklıydı. Mevzubahis olan para kendi cebimizden değil de devletin cebinden çıkacaksa, kesenin ağzı sonuna kadar açılmalıydı.

İyi bayramlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder