Ana içeriğe atla

Banal Mitingler

Televizyonun olmadığı, olsa da tek kanallı devlet televizyonunun olduğu, bu televizyonun siyasi partilere yeterince yer vermediği, İnternet ve YouTube gibi iletişim yollarının olmadığı yıllarda, seçim çalışması için siyasi parti liderlerinin il, ilçe dolaşarak miting yapmasını anlarım. Çünkü seçmenin ayağına giderek görücüye çıkması, kendisini ve partisini tanıtması ve vaatlerini anlatması için mutlaka seçmenin karşısına çıkması gerekirdi.

Bu dönemde seçmen için de mitingler ilgi çekici gelir, oyunu vereceği partisinin mitingine katılır, can kulağıyla parti liderinin sözlerine kulak verirdi. Parti lideri gittiği her ilde aynı şeyleri söylese de söz ve vaatler ilgi çekerdi. Çünkü başka ildeki konuşmadan kimsenin haberi olmazdı. 

Yaşadığımız bu dönemde ise devlet televizyonlarının dışında sayısını bilemeyecek kadar çok kanalın olduğu, bazı kanallar bazı siyasilere kapalı olsa da her siyasinin konuşmasının tamamını veren kanalların olduğu, YouTube ve sosyal medya aracılığıyla tüm seçmenlere ulaşılabildiği, miting konuşmalarının baştan sona televizyonlarda canlı verildiği günümüzde ise siyasi parti liderlerinin il il dolaşarak miting yapması bana garip geliyor.

Üstelik her ilde yapılan mitingin konuşması aynı anda bazı kanallar tarafından verilince, liderler üç aşağı beş yukarı her gittiği ilde aynı şeyleri söylediği için parti liderinin ne söyleyeceği mitinge katılanlar tarafından çok da ilgi çekmiyor.

Buna rağmen bu devirde hala niçin miting yapılır, inanın anlamış değilim.

Mitingden maksat, seçmene kendini ve partisini duyurmak, yapacaklarını anlatmak değil mi? Bunu da günümüz teknolojisi ile anlatmak çok kolaydır.

Buna rağmen hala eski alışkanlık mitingleri bir propaganda aracı olarak görmek ve bunu devam ettirmek bana çok banal geliyor.

Ayrıca her miting bir maliyet, masraf ve külfettir.

Mitinglerin şehrin en işlek yerinde yapıldığı göz önüne alınırsa, mitingin yapılacağı vaktin öncesinden ve sonrasına kadar mitinge giden yolların araç trafiğine kapanması demek, şehrin trafiğinin felç olması, araçların alternatif yollara yönlendirilmesi demektir. Bu da o şehirde yaşayanlara ve o gün miting bölgesinde işi olanlar için bir ezadır, işlerin aksamasıdır.

Gürültü ve görüntü kirliliğidir. 

Mitingin yapıldığı ilin güvenlik kuvvetlerinin teyakkuza geçmesi, polislerin izninin kaldırılması, o ilin polisi yeterli değilse, çevre illerden polis ve bariyer takviyesi demektir. Bu da devlete maddi bir yüktür.

Mitinge daha fazla katılımın olması için o ilin ilçe ve köylerinden katılımın dışında yakın çevre illerden il başkanlıklarının organizesiyle otobüslerin kaldırılması da milli servetin heba olmasıdır.

Hiç mi miting yapılmasın? Bence hiç yapılmasın. Yapılacaksa da gövde gösterisi anlamında sembolik birkaç ilde yapılabilir ya da anketlerde oy düşüklüğü görülen illerdeki seçmeni etkilemek amacıyla bazı illerde olabilir. Ötesi gereksizdir. Beyhude çabadır. Genel başkanların kendisini yormasıdır. Unutulmasın ki hiçbir seçmen mitinge göre oy tercihini değiştirmez.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde