Hayatın her alanında insan büyük lokma yiyip büyük
konuşmayacak. Konuşursa ne olur?
İstisnalar kaideyi bozmakla beraber nerede bir büyük
konuşan olursa, hayat ona tükürdüğünü yalatıyor. O yüzden bir insan en son
konuşacağını ilk başta konuşmamalı. Gerekirse bin düşünüp bir konuşmalı.
Tükürdüğünü yalamak bazılarının çok hoşuna gidiyor olmalı ki çok sayıda
yaptıkları zikzaklarla tükürdüklerini yalamaya devam ediyorlar. Zikzağın
sevenleri nezdinde bir karşılığı varsa ve de zikzak çizenlerin mideleri
götürüyorsa, bize ne? Bize ancak afiyet olsun demek düşer.
*
Yasalar çerçevesinde kurulan
Mecliste veya Meclis dışında temsil edilen, halk nezdinde az veya çok bir
tabanı olan legal hiçbir siyasi parti dışlanmamalıdır. Amaç onları legal
siyaset arenasında tutmak olmalıdır. Onları siyasi rakip görüp onları siyaseten
mağlup etme anlayışıyla hareket etmek gerekir. Onları ve seçmenini
ötekileştirmek, germenin ötesinde bu ülkede bir katkısı olmaz. Dışlandığı
takdirde dışlanmış parti ve seçmeni sağlıklı hareket edemez. Bu şekilde tu kaka
yapmakla bu tür partilerin tabanı yok edilemediği gibi bunları birbirine
kenetlemiş oluruz. Öyle zaman gelir ki kilit parti durumuna gelebilir. Bunları yasal
zeminde tutup bunlarla asgari müştereklerde anlaşarak gerekirse ittifak veya
koalisyon kurulabilmelidir. Türkiye'nin bundan başka çaresi yoktur. Bu tür
partilerin temsilcileri arasında suç işleyen, söz ve eylemleri yasalar
çerçevesinde suç kabul edilen olursa, yargı görevini yaparak suç işleyeni
cezalandırmalıdır. Senin ittifakına giren suçlu, benimkine giren masum anlayışı,
bir demagojiden ibarettir. Algı oluşturmaya çalışmak ve seçmenin gözünü boyamaya
ve de kandırmaya yönelik hamleler demektir.
*
Yeni sisteme geçme gerekçelerinden
biri de eski sistem koalisyonlar davetiye çıkarıyor. Türkiye bundan çok çekti.
Yeni sistemle birlikte koalisyonlar dönemi sona erecek dendi. Halkın kıl payı
teveccühüyle yeni sisteme geçildi. Bu sistemle birlikte yaşayarak görmüş olduk
ki koalisyon aynen devam ediyor. Farkı, eski sistemde koalisyonlar seçimden
sonra kurulurken, yeni sistemde ise adına ittifak denilen koalisyonlar seçimden
önce kuruluyor olmasıdır.
Görünen o ki bizim sistemimiz ve demokrasi anlayışımız bize
özgüdür. Hangi sistemi getirirsek getirelim, biz kendimizi sisteme göre değil de
sistemi kendimize benzetiyoruz.
*
Türkiye’nin kurtuluşu ben bu ülkeyi kurtarırım, verin bize veya bana yetkiyi diyenlerden kurtulmaktır. Kısaca kurtarıcılardan kurtulmaktır. Değilse, kurtarıcıyım diyen kurtarıcılar her daim kendilerini kurtarır, halkı yaya bırakır. Kişileri kurtarıcı görmekten ziyade her şeyiyle işleyen bir sistemi kurmak bu ülkeyi kurtarır. İşleyen sistemde iktidara kimin gelmesi, ülkeyi kimin yönetmesi, hangi zihniyetin iktidara gelmesi, hükümetin koalisyon veya ittifak olması fark etmez. O zaman bu ülke için siyaset ve sandık her şey değil, bir şey olacaktır. Siyasete düşen, işleyen sistemi işletmek olacaktır. İşleyen sistemi değil de sahibine göre işleyen bir sisteme devam edersek, her seçim ve her defasında hayal kırıklığı yaşamaya devam edeceğiz.
Merhabalar Sayın Hocam.
YanıtlaSil"...İşleyen sistemi değil de sahibine göre işleyen bir sisteme devam edersek, her seçim ve her defasında hayal kırıklığı yaşamaya devam edeceğiz. ..."
Bu tespitinize yürekten katılıyorum, zaten aksini düşünmek akıl karı değildir.
Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar. İşleyen sistemin temellerini atarsa bu ülkeyi kimse tutamaz. En azından normalleşiriz. Ölmeden görürüz inşallah.
Sil