Ana içeriğe atla

Kaprisli İnsan Profili

Yanına varılmaz. Çünkü egosu tavan yapmıştır. Hayatını egosunu tatmin üzere kurar. Fakat egosu tatminsiz olunca, yapıp ettiğinden ve kırıp döktüğünden pek tatmin olmaz. Daha fazlası lazımdır ona. 

Ego varsa kapris eksik olmaz. Huysuzluğu hep üzerinde olur. 

Ego varsa kibir zaten vardır. Her yerinden kibir akar. Haliyle burnu da havadadır. Görüntüsü dağları ben yarattım modundadır.

Kibir varsa, kendisini mükemmel görür.

Kendisini mükemmel gören başkasının yaptığını beğenmez. Başkasının yaptığına hep burun kıvırır.

Kazara bir şekil yöneticilik koltuğuna gelmişse, elinin ulaşabildiği tüm yetkileri üzerinde toplar. Çünkü kendisinden başka kimseye güvenmez. 

Pek belli etmese de iyi bir kincidir. Yeter ki suyunu bulandıran birini bulabilsin. Kinini, güler yüzünün arkasına saklar. İntikam peşinde koşar. Bunun için kin güttüğü kişiyi gözden düşürmek için kamuoyu oluşturmaya çalışır. Önce sevenlerini yanından uzaklaştırmaya ve yanına çekmeye çalışır. Hiç yoktan konuyu kin güttüğüne getirir. Arkasından konuşur. Yani temsil makamına bakmadan makamında dedikodu yapar. Muhatapları kazara kin güttüğüne destek çıkarsa, onları da kara listeye alır ve üzerlerini çizer. Kin güdeceği listesini böyle böyle kabartır. 

İnatçıdır. İnatçılığı öyle böyle değil. Kısaca keçi desem kâfi. 

Haddini bilmez. Çünkü had bildirmeyi meslek edinmiştir. Bunu yapmak için fırsat kollar. 

Çabuk yükseldiği için güç zehirlenmesi yaşar. 

Dediğim dedikçidir. Dediği hemen olacak. 

İnisiyatifi kimseye vermez. 

İstişareye açık değildir. 

Akıl ve zekasına aşıktır.

Hayatı kimseyle paylaşmaz. O yüzden hayatında kimseye yer yoktur. Kazara birileri olursa da bu birliktelik uzun sürmez.

Yalnız kalmaktan, bir başına kalmaktan nefret eder. Uyanır uyanmaz sol tarafından kalkar, kalabalıklar arasına kendini atar. Kalabalıklar içerisinde yalnızlığını gidermeye kalksa da yalnızlara oynar. Yalnızlığını unutturmak, varlığını kabul ettirmek ve içindeki kavgasını dışa vurmak için huzuru başkasının huzurunu bozmada ve tedirgin etmede bulur. Bir yerde bu görevini yaptıktan sonra soluğu başka yerde alır. Çünkü kavgasını orada da sürdürecektir. Bunun için orada sorun olmasına gerek yok. Kendisi sorun çıkarır. Çünkü kendisi sorunun yumağıdır ve sorun ürettiğinin farkında değildir. 

Çevrenizde varsa böylesi ne selam verin ne de lütfedip selam verirse selamını alın. Sağlığınız açısından uzak durun.

Yorumlar

  1. Bu seçeneklerin arasına devamlı yalan söylediklerini de ekleyebilirmiyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapris varsa, ego varsa, kibir varsa yalan niye olmasın. Dili her tarafa döner. Her şey mubahtır bu tipler için.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde