Ana içeriğe atla

Siyasetçilik Oyunu

Bu ülkenin ayağa kalkmasının ve gelişmesinin önündeki en büyük engel, ülke yönetmeye talip siyasi partilerin uzun vadeli bir duruşunun olmamasıdır. Günübirlik yaşarlar. Tek prensipleri, dün dündür, bugün de bugündür. 

Ülke yönetmeye talip ne kadar parti varsa hepsinin görevi müesses nizama destek vermektir.

Hiçbiri oyun kurucu değildir. Hiçbiri bir başına inisiyatif almaz. Kazara kendiliğinden bir karar alırlarsa, oyun kurucu yer değiştir derse, baş üstüne deyip geri adım atarlar. Hepsinin görevi, üst aklın verdiği rolü ve yazdığı senaryoyu oynamaktır. Bunu yapmak için hiç zorlanmazlar. Çünkü meşrepleri çok geniştir. 

Birileri ülkeyi kimin yöneteceğine karar veriyor. Diğer partilerin rolü, mücadele ediyor gibi seçime girmektir. 

Ülke yönetme gibi dertleri yoktur. Seçmenle oy/un oynuyorlar, dalga geçiyorlar. Seçmen oy veriyor. Bunlar da ipe un seriyor.

Birbirlerine, yüzlerine bakamayacak en son söylenecek her şeyi ilk başta söylerler. Sonra hiçbir şey yokmuş gibi bir araya gelebilirler. Her tükürdüklerini seve seve yalarlar. Mideleri müsaittir buna.

Her duruşları bir önceki duruşlarını nakzedecek şekilde çelişki içinde yaşarlar. 

Kurtarıcı olarak kendilerini pazarlarlar. Bunun için seçmen avlamaya çalışırlar. Kurtarıcı olamadıkları gibi milletin kurtuluşu bu kurtarıcılardan kurtulmaktır.

Hayal kurarlar, hayal satarlar, buna halkı ikna etmek için her yolu mubah görürler. Son raddede hepsinin yaptığı hayal kırıklığıdır.

Partiler eşit şartlarda yarışmazlar. Müesses nizamın öne çıkarılmasını istediği partiler seçimlere avantajlı girer. Her türlü imkan onlara bir şekil sağlanır.

Müesses nizamın çalışmak istediği partinin karşısında iktidar adayı olabilecek bir alternatif bırakılmaz. Çıkmaya kalkan olursa, bir şekil gözden düşürülür. Meydan müesses nizamın istediği siyasi partiye kalır.

Partilerin siyasette devamlılığı, icraatı ve prensipleri değil, izledikleri kutuplaştırıcı siyasettir.

Lider kültü hakimdir. Lidere mutlak itaat gerekir. Dini cemaatlerdeki şeyhlik ne ise siyasetteki liderlik de odur. Nasıl ki mürit şeyhini sorgulayamazsa, siyasette de partinin değişik kademesinde rol alanlar liderlerini sorgulayamaz. Sorgulamaya kalkan olursa kısa yoldan defteri dürülür, Siyasi hayatı karartılır. Partisinin kralı olan üst aklın valisi mesabesindedir.

İktidar olan hiçbir partide parti kültürü yoktur. Partide kültür olmayınca ülke yönetimi dediğimiz devlet yönetiminde de oturmuş bir kültür ve işleyen bir sistem olmaz. Göçebe yönetimi hakimdir.

Bu siyasette ahlak yok, etik kurallar yok, yarın yok, gelecek yok. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde