Ana içeriğe atla

Kime Oy Vermeli?

2001 krizinin ardından ürünlere gelen zammın havada uçuştuğunu gördüm. O zaman dedim ki bugünkü aldığım ürünü yarın aynı fiyata alacağım umudunu veren biri çıksın. Gerekirse ateist olsun. Oyum ona demiştim. 

Oy verdiğim parti bunu uzun yollar devam ettirdi. Sonra değişik sebeplerle bu fiyat istikrarı bozuldu. Hatta suyunu çıkardı. 

Şimdi yeni seçim öncesi deprem afetini görünce, sandığa gidersem, şu taahhüdü veren bir parti çıkarsa oyumu ona vereceğim. Oy verirken de kimsenin inancını ve düşüncesini sorgulamayacağım.

Seçildiğimin ertesi günü ilk işim, Türkiye'nin en seçkin bilim adamlarından bir deprem kurulu oluşturacağım. 

Bilim kurulunun ilk toplantıda alacağı karar gereği, fay hattı geçen tüm yerleşim merkezlerindeki ev, bina, mesken, iş yeri adına ne varsa oluşturulacak komisyonlar tarafından en kısa sürede binanın depreme dayanıklı olup olmayacağı tespitinde bulunacak. 

Depreme dayanıklı olmayan evler, muhtemel deprem beklenen yerler öncelikli olmak üzere yıkılmasına karar verilecek. 

Sağlam olmayan evlerde oturanlar için aynı şehirde koyneyner veya prefabrik evler yapılacak. 

Yapılan bu geçici evlere dayanaksız evlerin sakinleri yerleştirilecek. 

Evi yıkılan ailelerin bütçesine göre bir ödeme planı yapılacak. 

Evi yıkılan yerin zemini sağlam ise aynı yere, değilse zemin etüdü yapılan bir başka yere ev yapmak için inşaat başlatılacak. 

İnşaatları TOKİ yapacak veya denetiminden TOKİ sorumlu olacak. 

Aynı şekilde fay hattı üzerine kurulmuş ve zemini sağlam olmayan yerleşim yerlerinin yeri zemin etüdü yapılmış sert zeminlere taşınacaktır. 

Öncelik sırasına göre tüm şehirler bu şekil depreme dayanıklı hale getirilecektir. 

Bu zaman zarfında deprem bölgesi tüm şehirler yeniden imar edilinceye kadar tüm ülke insanı zaruri ihtiyaçların dışında lüks yaşam içerisinde olmayacaktır. İsrafın ve gereksiz harcamanın önüne başta kamu olmak üzere tüm TC vatandaşı uyacaktır. 

Giderleri karşılamak için asla yurt dışından borçlanma yoluna gidilmeyecek. Devlet gerekirse yurt içinden borçlanacaktır. 

İnşaat seferberliği tamamlamak için gerekirse vatandaşların gelir ve gider durumuna göre devlet yeni bir vergi koyacaktır. 

Depreme dayanıklı diye yapılan evlerden bir tanesi bile yeni bir depremde yıkılsa, amasız, fakatsız ve mazeret üretmeden, suçu başkasına atmadan sorumluları istifa edip yargılanacaktır. Suçlu bulunanlar cezalandırılacak. Suçu olmayanlar görevine iade edilecektir. 

Aynı şekilde dere kenarlarına yapılmış binalar varsa yıkılıp uygun yere ev yapılacaktır. 

Devlet ve milletin el birliğiyle tüm ülke depreme dayanıklı evlerle donatıldıktan sonra arama kurtarma ekibi en alt seviyeye indirilecektir. 

Sağlam evler için hiçbir masraftan kaçınılmayacaktır. Depremlerin ardından yapılan masraflar depremden önce yapılacaktır. 

Bir deprem anında deprem bölgesine hiçbir sorumlu gitmeyecek, arana kurtarmaya ihtiyaç olmayacak, yardım gönderilmeyecek. Çünkü binalar yıkılmayacak. Milletçe ekranlardan deprem anını seyredeceğiz. Ayrıca devlet vardı, yoktu tartışması olmayacak. Çünkü devlet Ankara’da işinin başında olacak. Deprem bölgesindeki insanlar da işinde ve aşında olacak.

Burada amaç, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” kuralına harfiyen uyulacaktır. Dirisinde yanında olacak devlet, ölçüsünde değil.

Evet böyle vaatlerde bulunan, birinci önceliği insanı yaşatmak olan bir parti çıkarsa, oyum onadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde