8 Mart 2023 Çarşamba

Eski Çamlar Bardak Oldu

Hedefe ulaşmadan önce gayeye ulaşma gibi idealler vardı. Güzeldi o hedefler. 

Hatipler konuştukça salon coşardı. Herkeste bir heyecan oluşturdu. Yakındı o günler. 

Hedefe ulaşılırsa, zulüm düzeni bitecek, yaşadığımız yerde adalet hakim olacak, kimseye haksızlık yapılmayacak, tüm dertler bitecek, herkes huzura kavuşacaktı.

Tüm bunlar ve daha fazlasının olması için güç gerekiyordu.

Nihayet başarı geldi. Bir müddet sonra başarı bir klasik hale geldi. Başarının gelmesinde; bozulmamış hal, denenmemiş dürüstlük, diğerkâmlık, içten ve etkili konuşma vardı. Ayrıca yerleşik düzenin efendilerinin bu zihniyeti dışlaması, tepeden bakması, küçümsemesi, hor görmesinin de payı büyüktü. Yine düzene hakim olanların beceriksizliği, ağızlarına ve yüzlerine bulaştırma ve gereksiz yasakları dayatmaları da etkin rol oynadı. Tüm bunlar başarıyı taçlandırdı.

Geldiğimiz nokta itibariyle küçük kalınsa daha iyiymiş diyorsun. Çünkü büyüme, güce hakim olma tüm foyamızı ortaya çıkardı. Elle gösterilen dürüstlüğümüz imkanlar karşısında eridi bitti. Yaptıklarımızla, diğerlerinden bir farkımızın olmadığı ortaya çıktı. İyilik adına söylediğimiz her şeyin bir hamaset ve slogandan ibaret olduğunu, dava dava dediklerimizin hedefe ulaşmak için bir aksesuar olduğunu bugün bilmeyen kalmadı. Çünkü savunduğumuz ne kadar değer varsa, içini boşalttık. Dilimiz başka söylüyor, elimiz bir başka şey yapıyor. Hep bir çelişki içindeyiz. İnandırıcılığımızı da kaybettik, bize olan güveni de.

Artık ne dava kaldı ne İslamcılık ne değer ne de ilayı kelimetullah. Savunduğumuz ne varsa hepsini güç karşılığında sattık. Koltuk ve makama değiştik.

Bugün güç bizim gayemiz, koltuk ve makam davamız. Çünkü şeytan nicedir sağımızdan yaklaşıyor.

Bugün tüm güç, kuvvet, makam ve mevkii zirvede iken teslime hazırlanıyoruz. Daha doğrusu birileri teslim almaya geliyor. Çünkü deniz bitti, eriyoruz. Yeni destek yok. Eldekileri de tutamıyoruz. 

Bu durumda nerede hata yaptık da dün alternatif olmayanlar bugün alternatif olmaya başladı? Bundan nasıl döner, nasıl tutunuruz diyeceğimize, burnumuzdan kıl aldırmıyoruz. Yanlış yapıyorsunuz diyenleri susturuyoruz, onları hain, nankör, satılmış ilan ediyoruz. Alternatif olmaya çalışanları düşman görüyoruz. Bunlarla sevdiklerimizi korkutmaya çalışıyoruz. 

Alternatifsiz olma böyle bir şey. Güç zehirlenmesi yaşatır. Kim yenebilir bizi dedirtir. Nasılsa gelen yok, bizden iyisi can sağlığı denir.

Bir şekil kazanmaya alışmışların kaybetmesi zor olacak. Çünkü emir vermeye, had bildirmeye çok alıştık.

Kazanamayıp gidersek, nerede hata yaptık diye yüzleşeceğimizi sanmıyorum. Çünkü mazeret, kılıf ve gerekçemiz hazır: Yedi düvel karşımızdaydı diyeceğiz. Yine burnumuzun dikine gideceğiz.

Olan da savunduğumuz ve içini boşalttığımız değerlere olacak. Çünkü en büyük zararı hoyratça kullandığımız bu değerlere vererek gideceğiz. Ne Yapalım? Kendi düşen ağlamaz.

2 yorum:

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Sizin bu yazınızdan ben anlayacağımı anladım. Şimdi size biraz kendimden bahsetmek zorundayım. İlk başlangıçlarda iktidarın gidişatı iyiydi ve memnundum. Ne zaman iktidarda çok büyük değişiklikler olmaya başladı ben bu iktidardan soğudum, hatta nefret etmeye başladım. Denize düşen yılana sarılırmış. Ben kendimi bu iktidar dönemi boyunca denize düşmüş biri gibi gördüğüm için Mayıs ayında da yılana sarılacağım. Çünkü vatandaşı o kadar perişan etti ki, o konulara hiç değinmeyelim. Siz zaten yeterince ve çok güzel bir şekilde anlatmışsınız. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. As. Saygılar bizden. Benim bu konuda sayısız yazılarım var. Serzenişim, umut besleyip bel bağladığım zihniyetin bizi getirdiği nokta tam bir hayal kırıklığı. Yaşanan tamamen bir güç zehirlenmesi, alternatifsizliğin bizi getirdiği nokta. Kokuşmuşluk diz boyu. Maalesef bu kesimin içinde bir kritik de yok. Beni üzen de bu. Tüm ipleri elimize aldıktan sonra yaşanan bu süreç bir hubris sendromudur. Bunun tedavisi de şakşakçılığın ve tarafgirliğin had safhada olduğu günümüzde maalesef mümkün gözükmüyor. Belki bir musibet aklımızı başımıza getirebilir.

      Sil