Ne zaman bir konuda bir problem ortaya çıktığında
geliştirdiğimiz refleks ortaya çıkıyor: Savunma, aşırı korumacılık, alınganlık ve
kızgınlık.
Bir şeylerin iyi gitmediğin dair gözlemleri aktarmak,
tespitte bulunmak, gelinen noktada hayıflanmak bir şeyleri dert edinmek
anlamına gelir benim bildiğim.
Bu tür dertler aynı kaynaktan beslenmiş, aynı okul ve
iklimde yetişmiş insanların içerisinde de konuşmayıp nerede konuşulacak? İnan
merak ediyorum.
Orta yerde iki kişi arasında olmuş bir ayıbı gizlemek en
güzeli. Ama ayıplar ayyuka çıkmış, sağır sultan duymuş ise bunları görmezden
gelmek, gören insanları tu kaka yapmak, yaşını başını almış, 40 yaşını geçmiş
insanların ölçüsü olmamalı. Hiçbirimiz kanının deli olduğu 18 yaşında değiliz.
Olayları soğukkanlı değerlendirebiliriz ve değerlendirmeliyiz. Bu
değerlendirmeye herkes katılacak ve kesin doğru diye bir şey yoktur. Bizim
farklılıklara en azından kendi aramızda bir tahammülümüz olmalı. Her eleştireni
falan gelsin de yapsın, o daha mı iyi yapacak, görün gününüzü şeklinde bir
cevap bizim vermemiz gereken bir cevap olmamalı. Burada kimsenin bilmem kaç
ayaklı masayı övdüğü ve onlara çalıştığı yok. Burada bizim fark etmek
istemediğimiz; içinden çıktığımız, içinde büyüdüğümüz zihniyetin yaptıklarıyla
veya yapamadıklarıyla hayal kırıklığını yaşadığını görmek istemiyoruz. Böyle
olmamalıydık demeye çalışmak ne zamandan beri karşı tarafın adamı olma anlamına
geliyor.
Biz bu platformlarda özeleştiri ve eleştiri yapmayıp hep
havadan sudan mı konuşacağız? Konuşan, yazan rahat bir şekilde yazabilmeli.
Mahalle baskısını bir tarafa bırakmalı. Zira mızrak çuvala sığmıyor.
Unutmayalım ki burada kimse alternatif aramıyor, başkasına
çalışmıyor. Kafamızı kumdan çıkarıp ne olup bittiğine bakıp hayıflanmayı bari
eksik etmeyelim. İnan kimsenin tuttuğu partide değilim. Çünkü mesele bir partiden
de öte, bugünden yarına çözülebilecek derin bir meseledir.
Kol kırılıp yen içerisinde kalacak, başkası duymayacak, olup
bitenleri göremeyeceğiz, hiçbir şeyi görmezden geleceğiz, sorun yok muamelesi yapacağız
anlayışı sorunu çözemediği gibi daha da derinleştirir.
Birileri sorunları görmemeye devam edecekse etsin. Övmeye devam
edecekse etsin. Bu da bir yoldur. Ama bizim görmek istemediğimiz sorunları görenlere
veryansın etmeyelim. Onları düşman gibi ya da düşman saflarına katılmış gibi görmeyelim.
Laflarını ağzına tıkamayalım. Tespitler doğru ise hak verelim ve ne yapabiliriz
diyelim. Tespitlere katılmıyorsak; katılmıyorum, doğrusu şu diyelim. Bir değerlendirmemiz
yoksa sessiz kalalım. Yani susalım.
Unutmayalım ki sorunları konuşmamak sorunu çözmüyor. Sorunu tespit, sorumluları harekete geçirip müdahale etmelerini beklemek en doğru yöntem gibi görünüyor. Sorunları görmemek, görenlere kızıp köpürmek sorundan kaçmak demektir. Bu kafayla giderse birileri, ileride ağlayanları olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder