Hepimiz gerçeğin ortaya
çıkması için uğraştığımızı, doğrunun peşinden koştuğumuzu ifade ederiz.
Gönüller bu yönde atıyorsa o zaman aklın yolu birdir. Hakikat de tek olduğuna
göre buna ulaşmak kolay olması lazım.
Teori böyle iken
hakikate ulaşabiliyor muyuz? Ne mümkün.
Öyle zannediyorum,
ulaşmak istediğimiz hakikate kavuşmak ahirette mümkün olacak. Çünkü bu kafa
yapısı ile bu dünyada hakikat mümkün değil. Aslında bize bırakılırsa, ahirette
de hakikat ortaya çıkmaz. Bereket orada hakem var.
Hakikat bu dünyada niçin
ortaya çıkmaz?
Çünkü doğrularımız
farklılaştı. Kendi doğrularımız var, başkalarının yanlışları var. Başkasını
ikna edemediğimiz kendi doğrumuzu dayatıyoruz insanlara. Yersen bu diyoruz.
Dini anlayışımız da böyle.
Yine doğru dediğimiz güç
elde etmek. Gücün arkasına saklanarak dünyanın imkanlarından faydalanmaktır
kafamızdaki hakikat. Güç olduğu müddetçe bu nimetlerden faydalanmaya devam
edeceğiz. Gücün el değiştirmesi demek, imkanların el değiştirmesi ve bunlardan
mahrum kalmak demektir. Bu yüzden çok sevdik bu hakikati. Bugün tüm çaba ve
eforumuzun temelinde bu hakikati ayakta tutmak yatıyor. En ufak bir sendeleme
maazallah nimetleri götürür.
Tarafgirliğimiz,
fanatikliğimiz, kutuplaşmamız bundandır.
Akşam sabah güç
trollüğümüz bundandır.
En ufak bir eleştiriye
gelmeyişimiz bundandır.
Ağzımızı bozmamızın
sebebi budur.
Sesimizin yüksek çıkması
bundandır.
Güce övgü dizmemiz
bundandır.
Yapılanları sayıp
dökmemiz, kabul etmeyenleri nankör, hain ve satılmış görmemiz bundandır.
Gücü başkasıyla korkutmamız
bundandır.
Ölümü gösterip sıtmaya
razı etmeye çalışmamız bundandır. (Hoş, sıtmayı kabul ettiğimiz de yok.)
Elde ettiğimiz imkanları
güç karşısında edindiğimizden dolayı gücü nimet görmemiz bundandır.
Hasılı pek sevdik bu gücü. Bu güçtür bizi hayata bağlayan. Aksi yaşanmaz kılar bu hayatı. Buna cehennem dense yeridir, tufan demektir. O yüzden var gücümüzle bu gücü ayakta tutmamız gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder