Bizimkinin ilk ve son
evliliğinden evlilik yıl dönümü imiş. Hiç bitmedi bu yıl dönümümün önemi. Cuma
ve bayram namazı gibi birden geliyor.
Önemli gün ise elimiz
mahkum. Aile saadeti için kendimizi dışarı atmamız gerekiyor. Çünkü
lokantacılar da Allah Allah diyor. Cebimize sıkışmış olan parayı onlara
vermemiz lazım
Dışarı gideceksek,
cebinde metelik olmayan son tekne kazıntısını da götürmek gerek. Ucuzundan bir
etli ekmekle ödeyelim şu boynumuzun borcu dedim.
Çıktık yola. Ucuz da
olsa kaç öderim hesabı yapıyorum içimden. Kilo yapmasın gerekçesiyle biz tek
yersek, son numara doymaz bununla. Ona da bir buçuk söyleriz hesabıyla yol
alırken, elden uçup gitmiş ortancadan biri de takıldı peşimize. Ettik mi dört.
Siz bunu dokuz sayın. Çünkü dokuz doğurtur insana böylesi durumlar. Bereket, bu
sonradan takılan da tek yer. Tam, üzülmeye doğru giderken bu tek beni teselli
etti derken içim sürurla doldu. Nasılsa yemekten sonra sen vereceksin, ben
vereceğim hesabı yaparız. Bu hengamede hesap oğlanın üzerinde kalır düşüncesi
belirdi içimde.
Yemeği yedik. Üzerine
tatlı beklentisi binmeden hesap için kasaya yöneldim. Beklediğim gibi oğlan da
peşim sıra geldi. Ben önden, o arkadan bir yarışa girdik. Bizim tekne
kazıntısından tık yok tabi. Hem parası yok hem de bir buçuğun üzerine nasıl
kalkacak.
İkimiz birden kartı
uzattık buradan çekin diye. Oğlan baskın çıktı. Bir ısrar bir ısrar. Kasiyer
hanginizden alayım demeye kalmadan, şu çocuğun ısrarını kırmayayım. Zira
samimiyeti yüzünden okunuyor düşüncesiyle oğlanın kartını aldı. Tam çekeceği
zaman içim içime sığmayan ben, bunun zevkini ve hazzını yaşarken çeneme mağlup
oldum ve boşboğazlığımın ceremesini çektim. Adama, hesabı baba mı öder yoksa evlat
mı dedim öylesine. Vazifem sanki. Adam da baba öder deyip çocuğun kartını
uzatıp benimkini almaz mı? Oğlan kartı alıp kenara çekildi. Kasiyer hiç
acımadan ve bir merhamet göstermeden benim kartı aldı. Ne olacak, vicdansız.
Çekerken, alacağın olsun, bunu senden hiç beklemezdim dedim ama şu aşamada
yapılacak bir şey yoktu. Çünkü tıkırında giden bir hesap sayemde bozuldu.
*
Yine bir gün, elden
gidenlerle birlikte ailecek pikniğe gideceğiz. Bu demektir ki alışverişe gitmem
gerekecek. Ev halkı hazırlanırken market ve kasaba diye çıktım. Malum olduğu
üzere tekne kazıntısı evde. O sadece yeme işlerine bakıyor. Peşime ben de geleyim
diye oğlanın biri takıldı. Gelme, ben alırım desem de ok yaydan çıktı. Baktım
oğlan alışveriş için pek hevesli. Kendi düşen ağlamaz, gel de gör gününü dedim içimden.
Market alışverişini
yaptık. Ben sen derken ihale yine bende kaldı.
Kasaba yöneldik. Alacağımızı aldık. Yine bir yarış sonucu iki kartı birden önünde gördü kasap. Can çıkmayınca huy çıkmazmış misali boşboğazlığımı bir kez daha gösterdim. Baba mı öder, evlat mı dedim. Bilin bakalım adam ne cevap verdi: "Normalde baba öder ama ben bu sefer evlattan alacağım" demez mi? Hasılı ihale oğlana kaldı. Bana da memnuniyetimi ifade etmek düştü. Hah şöyle ya helal olsun sana. Sevdim seni. Tekrar geleceğim. Hep böyle yap dedim.
Gördüğünüz gibi boşboğazlığım bu sefer ters tepti. Birinde işe yaramadı ise birinde yaradı ve öyle esnaf da var, böylesi de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder