Öyle
zannediyorum, herkesin istediği doğruya, doğru olana ulaşmak, doğruyu bulmak ve
doğru yapmaktır. Aklın yolu da bir olduğuna göre doğruya ulaşmak zor olmasa
gerek diyeceğim ama halihazırda doğrularımız yanlışlarımız içerisine girmiş ve
hangisinin doğru olup olmadığı belli olmayacak şekilde üstü örtülmüş durumda.
Yani doğrular, yanlışlar içerisine karışmış vaziyette.
Doğruyu bulmak isteyen, acaba doğru bu mu, şu mu diye tereddüt
ediyor. Doğru şudur diye içinden geldiği gibi elini uzatsa, bir korkudur
kaplıyor içini. Ben bunu doğru kabul edeceğim ama bir başkasına göre doğru
hangisi? Ya elini yanlışa uzattıysa... O zaman ne derdi başkası. İşin içinde
bir de karizmayı çizdirmek vardı. Yani karmaşık bir haletiruhiye yaşıyoruz.
Neden bu haldeyiz? Çünkü,
Duygu, düşünce ve fikirler esir alınmış durumda. Bireysellik
değil, toplumsal refleks ve sürü psikolojisi hayatımızı kaplamış. Yaşadığımız
hayat bir savaş hali. Bu savaş, algılar üzerine kurulu bir savaş. Savaşın liderleri
dört köşe olmuş; tuzu kuru, güçlü, kuvvetli ve kudretli kişiler. Büyük çoğunluğun
bu savaşta rolü, bunların gönüllü neferleri olmaktır. Liderleri bunlara öl dese
ölürler. Doğru şudur derler, doğru odur. Yanlış da doğrudur, doğru da doğrudur.
Çünkü kendi başlarına kendilerinin seçebileceği özgür bir iradeleri yoktur.
Olguların
değil, algıların havada uçuştuğu bir ortamda, doğrular ortaya çıkmaz. Niçin
çıksın? Çünkü burada hak ve haklının değil, gücü elinde bulunduranların
haklılığı söz konusudur. Böyle durumlarda grup refleksi hakimdir. Bu güç öyle bir
güç ki doğrunun ortaya çıkmaması için ortaya saldıkları korku, karın beyazlığına
bile siyah dedirtir.
Bu durumdan savaşın
liderleri memnundur. Bunlara ölümüne bağlı olanlar da memnundur. Memnun olmayanlar
ise iki tarafın da memnun olmadığı doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen ne onlardan
ne de bunlardan olan ortadaki kişilerdir. Bunlardır esas düşünen beyin. İki taraftan
ne makam ne mevki ne şöhret beklentileri vardır. Tek mücadeleleri; doğrunun, hakkın,
adaletin ortaya çıkmasıdır. İşte bundan dolayı yani kimsenin boyunduruğuna girmemeleri
algı savaşının liderleri ve algılara teslim olanlar nazarında tiksindirici ve mide
bulandırıcıdır. Varlıkları bunları rahatsız eder. Çünkü ne güzel başkasının dümenine
girmiş ne güzel uyutuluyorlar. Uyanmak istemiyorlar bu tatlı uykularından. Haliyle
doğrular da yanlışlar içerisinde uykuya daldırılmış durumda. Bu doğrulara yitik
doğrularımız diyebiliriz.
Bu yitik doğrular,
birileri böyle istiyor yani istemiyor diye yanlışlar içerisinde kaybolup gidecek
mi böyle? Bilelim ki yitik doğrular er veya geç bir gün ortaya çıkar. Yani gerçekler
ayan beyan ortaya çıkar. Çıktığı zaman doğru bu imiş pişmanlığı duymamak için beklentisi
olmayan özgür irade sahiplerine iş düşüyor. Bedeli ne olursa olsun, hiçbir şeyden
yılmadan, kınayanın kınamasına aldırmadan, tek başına da kalsalar, gerçekleri yüksek
sesle dile getirmeye devam etmeliler. Yaşadıkları müddetçe gerçekler hala ortaya
çıkmamışsa, söylenenlere tarih şahitlik edecektir. Bu, tarihe not düşmek demektir.
Tarihe not bırakmak demek, geride kalanlara yol göstermektir, iz bırakmaktır. O
yüzden birileri istemese de doğrular adına birilerini rahatsız etmeye değer.
Tek derdi yitik doğruyu bulmak olanlara selam olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder