Yolun
sol şeridini izleyen şu muhterem, bu şeridi kimseye vermez. Çünkü babasının
mülkü sanıyor.
Hız
sınırının altında gider. Şu ışığa yakalanmayalım, yeşil dalgadan faydalanalım,
ne olur biraz bas ya da yol ver geçeyim dercesine selektör yaparsın. Bana mısın
demez.
Herhalde
görmedi, bir daha uyarayım belki bu sefer insafa gelir ve acır diyorsun. Ne
mümkün efendim.
Sağ
şerit boşalır gibi olur. Olmayacak sağa geçip basıp gideyim diyorsun. Ne
yapacağını kestirir. Çünkü ne yapacak diye seni dikizler dikiz aynasından. O da
sağ tarafa geçer.
Soldan
geçeyim diyorsun. O da sola girer.
Olmayacak,
ortadan geçeyim diyorsun. O da ortalıyor ve sonunda mutlu sona ulaşır. Çünkü artık
kırmızı yanmıştır. Kendisi de durur, seni de durdurur. Zaten istediği de buydu.
Bir görevini daha böylece tamamlamış olur. Çünkü acelesi yoktur. Vakit geçirmek
için çıkmıştır trafiğe.
Bazıları
da kırmızı yandıktan sonra ışığı dinlemez, basar gider. Çünkü onun görevi seni ışığa
bırakmaktı. Görev tamam yani.
Kızıp homurdansan
da en azından kurtuldum, önüm açılır diyorsun.
Ama sevincin
kursağında kalır. Çünkü giderken nöbeti başkasına devretmiştir. Önüne çıkar bir
başkası. Ağır ağır gidersin arkasından.
Bunlar
farklı yerlerde otursa da farklı yollarda seyretseler de ruh ikizidir bunlar. Birbirlerini
tanımasalar da ekip ruhuyla çalışırlar. Birini bir şekil ekarte edip kaçabilsen
de bir başkası geçiyor önüne.
Ortak özellikleri
trafiği felç etmek, kilitlemek, yeşil dalgalarda bile defalarca ışığa yakalatmak.
Gördüğüm
en azimli ekip bunlar. Ana babaları farklı olsa da aynı familyadan.
Bıkıp usanmadan
görevlerini bihakkın yerine getiriyorlar.
Sonunda
bunlara kızmayı bırakıp sabrı öğreniyorsun. Çünkü kıza kıza kendini yiyip bitiriyorsun.
Sakinleşip Allah bildiği gibi yapsın bunları diyorsun. Nasılsa az sonra kavşak gelecek,
yol çoğalacak. Ben nasılsa tali yola sapacağım, oraya da gidecek değil ya. Bu vesileyle
bir başına kalırım planı yapıyorsun.
Vara demez
olaydım. Bunca maharetinin arasında bir de içini okumaları yok mu? Tek aracın geçebileceği
dar yola yani senin yoluna sapmaz mı? Hiç istifini bozmadan ağır ağır gidiyor.
Burada
da bir başka maharetini daha sergiliyor. Elinin altında bir hızla arabayı nasıl
stop ettirmeden götürüyor, inanın bu yeteneğine şapka çıkarıyorum.
O gidiyor,
sen de gölge gibi onu takip etmek zorundasın. Ben onu takip ediyorum da o mu beni,
ben mi onu takip ediyorum, tam tespit edemedim bugüne kadar. Çünkü ne kadar yol
ayrımı gelmişse, senin gideceğin yöne sürüyor. Nihayet evine sapan sokağa girince
geçip gidiyor.
Nereye
gittiğini ne siz bilebilirsiniz ne ben. Öyle zannediyorum, ben evime geçtikten sonra
o arkasına takacağı bir başka araba bulmanın arayışına girmiştir.
Görev görevdir.
Küçümsenemez.
Günde bu şekil kaç kişinin hayır duasını alsa, görevini yapmanın huzuru içinde yarına Allah kerim, bakalım, bahtıma kim çıkacak deyip bunca yorgunluğun ardından, öyle zannediyorum derin bir uyku çekiyorlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder