Yazıma,
önceki yazımda okul müdürüyken okulun ihtiyaçlarını karşılamak için birlik aracılığıyla
öğrencilerden yardım topladığımı, yardım toplarken de imkanları aynı olmasına rağmen
yardım yapmaya yanaşmayanlara “Sizden gelecek para sizi öldürmez, bizi de ondurmaz.
Yalnız veren arkadaşlarınızın hakkını korumak zorunda olduğumu” işlemeye çalıştığımı
hatırlatarak başlamak istiyorum.
İlk
önce amacımın siyaset olmadığını, derdimin hak ve adalet olduğunu, zira buna susamış
olduğumu söyleyeyim de birileri hop oturup hop kalkmasın ve niyet okuyuculuğu yapmasın.
Bu
ülkede ne zaman bir seçim yapılsa, ne hikmetse hükümetler kesenin ağzını açıyor.
Vatandaşın beklediği ve umduğu her şeyi vermeye kalkıyor. Hatta halkın ummadığı
da verilir bazen. Ama her seçimin olmazsa olmazı, imar afları, vergi afları, belli
bir miktara kadar olan borçların silinmesi, yapılandırma gibi aflar gelir. Bunu
maalesef her hükümet yapıyor. Hükümetler yaparken hükümet alternatifi olan muhalefet
de buna sesini çıkarmıyor ve seçim rüşveti diyebileceğimiz bu aflar iktidar ve muhalefetin
el birliğiyle bir çırpıda her seçim öncesi çıkarılıveriyor.
Bu
seçim rüşvetinden iktidarı memnun, muhalefeti memnun. Öyle zannediyorum, affa uğrayanlar
da memnundur. Hatta borcumu zamanında iyi ki ödememişim diyerek sevinç de duyuyorlardır.
Memnun olmayanlar ise vatandaşlık görevi gereği vergisini zamanında yatıran, borcunu
ödeyen kimselerdir. Çünkü tüm bu olup bitene, alemin kerizi biziz diyerek kendini
bir güzel de keriz yapar. Hak mı, adalet mi bu der durur. Dürüstlük bir kez daha
cezalandırıldı der.
Bütün
bunlar bu ülkede niçin yapılır? Acaba kararsız ya da affa uğrattığımız bazı kişilerin
oyunu alabilir miyiz diye yapılıyor. Yani oya tahvil etmek için.
Ülkeyi
yöneten ve yönetmeye talip siyasilerimiz, kendi alacaklarını tahsilden vazgeçiyorlarsa,
buna kimsenin lafı olmaz. Ama tahsil edilemeyen para, kamu alacağı olduğuna göre
merak ediyorum, kimin parasını kimden, ne hakla, kim adına affediyorlar? Halbuki
siyasilerimize düşen, yazımın ilk bölümünde anlatmak istediğim gibi verenlerin hakkını
korumak olmalıydı. Çünkü üç beş oy uğruna bu yapılan, insanımızın hak, hukuk ve
adalet duygusunu yok eder. Devlete güveni kalmaz.
Keşke
bu yaptıklarıyla, vatandaşlık görevini daha önce yerine getirmeyenler pişmanlık
duyup bir daha yapmasalar, devletin bu yaptığı insanımızı kazanmak diyeceğim. Ama
iyi biliyoruz ki bu aflardan sonra borcunu daha önce ödemeyenler yine ödemeyecek,
ödeyenler ise yine zamanında ödeme yapmaya devam edecek. Belki de ödeyenler den
bazıları nasılsa af geliyor deyip yatırmaktan vazgeçecek.
Hasılı,
hangi iktidar yaparsa yapsın, siyasilerimiz bu konuda iyi sınav vermiyor. Bir devlet
geleneği olarak siyasilerimizin bu yaptığı, görevini yapmayanları mükafatlandırırken,
görevini yapanları cezalandırmaktadır. Bunun da adalet anlayışımızda yeri yoktur.
Biz vergisini ve borcunu zamanında ödeyen büyük çoğunluk olarak bu durumdan muzdarip olsak da siyasilerimiz zamanında bu kapıyı açmış. Görünen o ki bu kapıdan girmeye yine devam edecekler. Siyasileri bundan vazgeçirmenin yolu vatandaşlık görevini yerine getiren sessiz çoğunluğun tepki göstermesidir.
Yorumlar
Yorum Gönder