24 Ocak 2023 Salı

Kamu Malı ve Af (1)

Okul ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla okullar, okul aile birlikleri aracılığıyla öğrencilerden, gönüllülük esasına dayalı olarak vicdani sorumluluk çerçevesinde yardım talep ederler. Bu yola ben de başvurdum zaman zaman. Birlik toplantısının ardından, sınıflara girerek yardımın niçin olduğunu anlatmak suretiyle öğrencileri ikna etmeye çalışırdım. Belirlenen miktar için de istediğimiz para sizi öldürmez, bizi de ondurmaz ama bu yardımı toplarken prensibimin, vermeyenin değil, verenin hakkını korumak olduğunu bilin derdim. Öğrencilere belli bir süre verir, yardım parasını getirene de hemen makbuz keserdim.

Yardım toplarken, ihtiyaç sahibi olduğunu tespit ettiğimiz öğrencilerden para istemezdim. Getiren olursa da sizin paranız geçmez deyip geri iade ederdim.

Para getiren öğrencilerin isimlerinin karşısına para verdiğine dair artı işareti koyardım. Belirtilen süre geçtikten sonra sınıf listelerine bakarak getirmeyen öğrencilerin isimlerini bir kağıda yazarak onları odama çağırır, arkadaşları getirdiği halde kendilerinin niçin getirmediğini, durumlarının nasıl olduğunu tek tek sorardım. Durumumuz iyi ve orta dediği halde vermeyenlere, “Çocuğum, derdim senden para almak değil. Vermek istemezsen vermeyebilirsin. Yalnız senin durumundaki falan arkadaşın verdiğine göre haksızlık olmaması için sen de vermelisin. Ben o arkadaşlarının hakkını gözetmeliyim. Senden alamazsam, o arkadaşlarının parasını adaletin bir gereği olarak geri iade etmem lazım  derdim. Aşağı yukarı alınması gereken herkesten bu şekil para toplardım.

Topladığım para miktarını, nerelere harcandığı a dair gelir gider tablosunu da belirli periyotlarla okulun panosunda kalem kalem sergilerdim. Zaman zaman da yönetim kurulunu okula davet ederek hesapları kontrol etmelerini isterdim.

Nazla şifayla, utana sıkıla topladığım parayı, okul ihtiyaçlarına harcama konusunda da çok cimri davranırdım. Çünkü bu paralar benim için emanet para idi, kamu malı idi. Yerli yerince kullanmalıydım.

Niye para topluyordum? Para topladığım zamanlarda,  devlet elektrik, su, ısınma ve telefon giderlerini gönderirdi ama gönderilen ısınma gideri yeterli olmazdı. Tümüne yakıt alır, kırtasiye ve temizlik giderlerini de birlik hesabından karşılardım.

Bir ilçede çalışırken okulun temizlik malzemelerini temin için 35 km mesafedeki ilin toptancısına gittim. Kasada oturan kişiyle tanıştım. Buraya da bir tanıdığın selamıyla gelmiştim. Esnafa, okula alacağımdan, uygun vermesini söyledim. Gençten biri olan esnaf, okulların durmadan para topladığını, bu paraların nerelere gittiğini bilmediğini söyledi. Kendisi de ortaokul mezunuymuş bu arada. Okulların durumunu anlattım. Alacaklarımı hesaplattıktan sonra gençten biraz ikram yapmasını istedim. Hocam, cebinden mi vereceksin sanki de benimle neyin pazarlığını yapıyorsun dedi. Bu soruya karşılık, bak delikanlı, az önce okulların durmadan para topladığından, bu paraların nereye gittiğinden dert yandın. Ortaokul mezunu imişsin. Her yıl 20’er lira versen, toplamda 60 lira vermişsindir. (O zamanlar ortaokul kademesi 3 yıl idi). Benim seninle yaptığım pazarlığa, cebinden mi vereceksin, niye pazarlık yapıyorsun diyeceğine, demek ki verdiğimiz paralar bu şekil korunup harcanıyormuş diyerek beni takdir etmeni beklerdim. Ben bu aldıklarımı ilçedeki esnaftan da alabilirdim. Ama istedim ki toptancıdan daha hesaplı alayım. Kendi evime, kendi cebimden alsaydım, ta ilçeden buraya gelmez, ucuz pahalı oradan alırdım dedim. Ama bu para, öğrencilerden toplanan emanet para. Daha bu aldıklarımı nakliye ücreti vermeden eş dost aracılığıyla okula götüreceğim dedim. Genç sus pus oldu ve tamam diyerek indirimini yaptı.

Ben güya af konusuna gelecektim. Anlattığım anekdot bir sayfayı doldurdu. Af konusuna da ikinci sayfamızda yer verelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder