Ana içeriğe atla

Yaz Kışı

2002-2005 yılları arasında Adana'da yaşarken ocak ve şubat ayında bile üşütmeyecek şekilde hafif serin bir hava olurdu. Biz de fırsat bu fırsat deyip Baraj kenarına giderek ailecek mangal keyfi yapardık. Konya'da yetişip büyüyen biri olarak niçin böyle hava Konya'da olmaz derdim. Çünkü Konya ocak aylarında hep kara kışı yaşar. Kar olmasa bile buz kesen ayazı eksik olmazdı. 

Yıl 2023 ve ocağın 23'ü gelmiş. Hava güllük gülistanlık ve güneşli. Konya oldu bir Adana. Ne yağmur ne kar ne kuru ayaz. Üstelik çoğu günler yakıcı güneşli, yaz günlerinden kalmış havaları yaşıyoruz. Daha doğru dürüst üzerimize kaban almadık, kışlıkları giymedik. 

Sıcak ve güneşli hava nefsimize hoş gelse de havaların bu şekil gitmesi hayra alamet değil. Kuraklık kapıda. Susuzluk bizi bekliyor ve tehlike çanları çalıyor. 

2021-2022 kışı ise 2022-2023'ün aksine eski kışlardan bir kış idi. Aşağı yukarı kış boyunca hep kar gördük. Hatta kar üzerine kar yağdı. 

Bu sene ne oldu böyle? Ve aciziz, elimizden bir şey gelmiyor. Kara kara düşünüyoruz.

Gerçekten yağıştan niçin mahrumuz? Bunun sebep ya da sebepleri neler olabilir? Sosyal medyada İstanbul’un ilçelerinden bir ilçede bir müftünün diliyle yapılan bir paylaşıma göre yağışın olmamasının sebebi çatısı akan yaşlı bir teyzenin yaptığı duadır: "Yine böyle kurak geçen günlerden birinde alim bir zatın kapısı çalınır. Kendisinden yağmur duası yapması istenir. Duayı yapacak kişi, dua yapmadan önce niçin yağmur ve karın yapmadığının sebebini işleyelim. Ev ev gezelim denir. Bir eve geldiklerinde damı akan yaşlı bir teyze ile karşılaşırlar. Teyze, neye ihtiyacın var denir. Çatımız akıyordu. Allah'a dua ettik. Şükür ki yağış olmadı deyince, alim zat yağmur duasından önce bu teyzenin çatısını tamir edelim denir. Tamir ve tadilat yapılır. Ardından hep birlikte dua edilir ve iyi bir yağmur yağar". 

Bu paylaşımın aslı varsa, yağmurun yağmamasının nedeni, damın akması. Bu demektir ki bir belde ve muhitte çatısı akan bir yer olduğu müddetçe o bölgeye yağış düşmez. Merak ettiğim, sürekli yağış alan bölgelerde çatısı akmayan bir  mekan yok mu? Öyle ise Karadeniz bölgemizde çatısı akan bir ev yok demektir.

Bazıları da kuraklığın olması nankörlüğümüze, nimetlere şükretmediğimize ve iyi bir kul olmadığımıza bağlanır. Bu düşünceyi de doğru kabul etsek, başka inanç sahiplerinin olduğu yere bir gram yağışın düşmemesi gerek.

Bunların dışında ne zaman havalar kurak geçse, yağmur duasına çıkarız. Sosyal medyada da bu niyetle yapılan dualarımız eksik değil.

Sebep nedir bilmiyorum ama coğrafya derslerinden aklımda kaldığı kadarıyla karasal iklimin özelliği kurak geçmesi ve az yağış alması. Bu iklim yürü değişmediğini göre kuraklık ve az yağış almak bu coğrafyanın kaderidir.

Bu coğrafya iklimiyle beraber bizim kaderimiz olmakla beraber yaşadığımız bu 2022-2023 kışı karasal iklimi de aratıyor. Yani anormal bir kış sezonu geçiriyoruz. Öyle zannediyorum, küresel ısınmaya bağlı olarak Aralık-ocak ve şubat diye bildiğimiz kış mevsimi yer değiştiriyor. Bunu bu seneye gelinceye kadar geç bastıran kışlardan biliyoruz. Bu demektir ki bu sene kış geç gelecek. Şubat-mart ve nisanda kışı yaşayacağız. Belki mayıs ayını bile kış geçireceğiz. Yani ilkbaharı görmeden yaza geçeceğiz. Rabbim encamımızı hayır eylesin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde