Müslümanlığa dair anladığımız, yaptığımız
şeylerden bir kısmı da oruç tutmak, umre ve hacca gitmek, kurban kesmek, zekat vermek
ve hatim okumak üzerinde duracağım. Namaz kadar ön plana çıkarılmasa da bu ülkede
oruç tutanların sayısı öyle zannediyorum, namaz kılanlardan daha fazladır. Oruç
tutmayanlar bile oruçlu gibi durmayı biliyor.
Oruç tutmak namaza göre daha zor olmasına
rağmen dini hassasiyeti yüksek olmasa da bu ülke insanı ramazan orucunu önemsiyor.
Bu demektir ki üzerinde çok durmak o şeyi çok önemli hale getirmiyor. Namazı da
oruç gibi hayatın doğal akışına bırakmak, namaz kılanların sayısını gözle görülecek
şekilde artıracağını düşünüyorum.
Umre, hac ve zekat da gücü yeten Müslümanların
yerine getirdiği ibadetlerdendir. Zekat, zenginin malında fakirin hakkı olduğu,
sosyal dengenin sağlanması için adaletin gereği olan bir ibadettir. Umre ve hacca
gelince bir umre ve bir hac anlaşılabilir. Fazlasına sıcak bakmıyorum. Bu konuda
yarış yapmamak lazım. Pekala fazla umre ve hacca harcanan para Müslümanların başka
ihtiyaçlarında kullanılabilir.
Hasılı; oruç, zekat, umre ve hac kendi
doğal akışı içerisinde devam ediyor. Olması gereken de budur. Yerine getirenlerin
bu ibadetlerini Allah kabul etsin.
Hatim indirmek, hatim okumak veya bir
vefatın ardından cüz cüz paylaşım yapılarak hatim okumaya gelince, kişinin sevap
kazanmak ve anlamak niyetiyle Kur’an’ı baştan sona kendisinin okuması istenen bir
şeydir. Her Müslümanın bunu yapması gerekir.
Bir vefat veya başka nedenlerde birden
fazla kişiye cüz dağıtmak suretiyle hatim indirmeye pek sıcak bakmıyorum. Ben sıcak
bakmasam da bu şekil hatim inmek bu ülkenin bir gerçeği. Diyelim ki otuz kişi birer
cüz alarak Kur’an-ı baştan sona okudu. Bu bir hatim olur mu? Çünkü bir cüz okumak
suretiyle tüm Kur’an okunmuş oldu. Geriye kalan 29 cüzü başkası okudu. Açıkçası
bu tür okuyuş bana hatim gibi gelmiyor. Hatim olup olmamasından geçtim, bu Kur’an
diriler için ise niçin ölüler için okuyoruz? Bence ne amaçla okursak okuyalım, Kur’an-ı
her şeyden önce kendimiz için okumamız lazım. Okurken de ister Arapçasından ister
mealinden anlamını düşünerek okumak lazım ki bize vermek istediği mesajı almış olalım.
Değilse anlamını bilmeden, ne mesaj verdiğini anlamadan okur dururuz. Bu durumda
Kur’an-a dair tüm bildiklerimiz kulaktan dolma bilgilerden ibaret olur.
Kurban kesmeye gelince, diğer mezheplere
göre sünnet, Hanefi mezhebine göre vacip olan bu ibadet de Müslümanların yerine
getirdiği vecibelerden biridir. Nisap miktarı mala ulaşmadığı halde bu ibadeti yerine
getiren insanımızın sayısı da az değil.
Kurbanla ilgili konu açılmışken yurt dışı kurban bağışlarına da kısaca değinmek isterim. Birden fazla kurban kesecek veya kurbanla kim uğraşacak deyip kurbanını vakıf ve derneklere bağışlayan insanımızın sayısı da az değil. Açıklanan kurban miktarlarında öyle zannediyorum, en pahalı fiyat, yurt içi fiyatları. Yurt içi bağışı yapacak bir kişi yurt dışı fiyatını görünce buradaki bir kurban fiyatına yurt dışında iki kurban keserim diyerek ağırlıklı olarak kurbanını yurt dışına bağışlıyor. Tersi olsaydı, Türkiye’de ucuz, dışarıda pahalı olsaydı, yurt dışı bağışlarının çoğu yurt içine dönerdi. Vatandaş ister yurt içinde ister yurt dışına bağışta bulunsun. Kendi tercihidir. Ama bunu yaparken yakından uzağa düşüncesiyle ilk önce yurt içindeki fakirleri gözetmede fayda mülahaza görüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder