Dindar, mütedeyyin ve İslamcı kesimlerin
bir yaptığı da dini tekellerine almaktır. Başkasının dine dair söylemlerini onlara
yakıştıramamaktır. Dine dair bir şey söylenecek veya savunulacaksa, bunu en iyi
biz yaparız. Zira diğerleri samimi değil, takiye yapıyor.
Bu anlayışı tehlikeli buluyorum. Kendisini
Müslüman dairesinde gören ve Müslüman olarak tanımlayan kişileri bu şekil görmeyi
uygun bulmuyorum. Zira elimizde, kişilerin Müslümanlık derecesini ölçecek, ne kadar
Müslüman olduklarını bilecek bir kıstasımız yok. Kişi kendisini ne şekilde ifade
ediyorsa, onu o şekilde kabul etmek gerekir. Kendimizin yaptığını samimi, başkasının
yaptığını gösteriş olarak görmek tek kelimeyle niyet okuyuculuğudur. Birileri, nasıl
ki Atatürk’ü tekellerine alarak yanlış yapıyorsa, dini de tekelimize alarak aynı
yanlışa düşmeyelim. Herkesin ne kadar Müslüman ve içten olduğunu Allah’a bırakalım.
Müslümanların sermayelerinden bir tanesi
de Kur'an ve hadis tartışması yapmaktır. Kimimiz Kur’an yeter diyen gruptayız kimimiz
de hadis olmadan Kur’an anlaşılmaz diyoruz. Bazen sünnet ile hadisin karıştırıldığı
da olur. Hadislere temkinli yaklaşıp Kur’an ve akıl süzgecinden geçirenleri hadisleri
inkar etmiyorum dese dahi onları hadis düşmanı ilan ediyoruz.
Bu konuda kimse kimseyi ikna edememesine
rağmen sosyal medyada dahi bu konuyu tartışmaya açıyoruz. Yıllardır devam eden bu
tartışmanın sonuçlanacağı yok. Çünkü bunun muhabbetini ve birbirimizi itham etmekten
büyük zevk alıyoruz. Büyük kalabalıktan farklı düşünen kişileri linç etmeyi de pek
seviyoruz. Kafa karıştıran bu tipler konuşturulmamalı, resmi görevleri varsa ihraç
edilmeli diyoruz. Çünkü farklı anlayışa, inanç ve fikir hürriyetinin ifade edilmesine
asla tahammülümüz yok.
Siyaset yapma konusuna gelince bu toplumun
kahir ekseriyeti siyasetin tam içinde. Gece gündüz siyaset konuşuruz. Bu konuda
en fazla dikkat çeken de din görevlisi pozisyonunda olanların alenen siyaset yapması.
Din görevlileri, yaptıkları görev itibariyle bir partiye oy verse de tüm partilere
eşit mesafede bir görüntü vermeleri gerekir. Çünkü siyaset toplumu bölen ve kutuplaştıran
nedenlerden bir tanesidir. Din görevlisinin bir partini lehine veya aleyhine bir
eylem içerisine girmesi, bunu sosyal medyada açık etmesi, kendi savunduğu partiye
oy vermeyenleri nankörlük ve hainlikle suçlayıcı paylaşımlar yapması hoş bir görüntü
değil. Çünkü yaptıkları bu hareketler bir kesimi din görevlilerinden ve camilerden
uzaklaştırabilir. O yüzden din görevlilerinin ayrıştırıcı değil, birleştirici bir
rol üstlenmesinde fayda vardır.
Hasılı 6 bölümdür sermayelerimiz başlıklı bu yazı dizisine bu sayfayla birlikte son vermek istiyorum. İşlemeye çalıştığım konunun içeriğine sermaye ne kadar uydu bilmiyorum. İstiyorum ki Müslümanlar ibadetlerini yerine getirsin, ama ibadetten ziyade güzel söz ve eylemleriyle ön plana çıksınlar. Birbirleriyle didişmeyi bırakıp İslam’ın uğramadığı ev ve mahallere ulaşmayı kendilerine vazife edinsinler. Bilsinler ki bu toplum namaz, oruç, hac, zekat, başörtüsü, Kur’an-hadis tartışmasından ziyade başka şeyler duymak istiyor. Zamanın ruhuna uygun, çağı okuyan bir perspektifle dinden uzaklaşmaya çalışan gençlere dokunacak projeler geliştirsinler. En azından onları üretmeye, yeni şeyler icat etmeye teşvik etsinler. İnsanımızın buna ihtiyacı var.
Yorumlar
Yorum Gönder