Başörtüsü de namaz gibi
kırmızıçizgimizdir. Zira bu örtü Allah’ın emridir. Başörtüsü hayatın her
alanında olmalı. Bunu da çok konuşuruz. Başkasını, başörtüsünü savunup
savunmamasına göre yargılarız. Bizden başka biri başörtüsünü savunsa bir dert,
karşı gelse bir dert. Savunsa samimi değil, eline fırsat geçse, başları açar
deriz. Karşı çıksa, bak kafirliğini gösterdi deriz.
Hasılı, dinin kadınlar üzerindeki
bir sembolü olan başörtüsü de bizim bir sermayemizdir. Birileri bu özgürlüğe
karşı çıkmalı, biz de çok gündemde tutmalıyız ki bu sermayenin bize bir
getirisi olsun. Nedense, çok önem verdiğimiz namaz ibadetinde namaz kılanların
oranı her geçen gün azalıyorsa, üzerinde çok durduğumuz başörtüsü de her geçen
gün önemini yitirmeye başladı. Küçük yaşta başını örttüğümüz nice kızımız az
biraz büyüyünce başını açmanın yoluna gidiyor. Başını örten nicelerinin giyimi,
hal ve hareketleri dikkat çekiyor.
Hasılı, başörtüsü dün sorundu, bugün
serbest olmasına rağmen yine sorun. Belki de esas üzerinde duracağımız budur.
Maalesef namaz konusunda da olduğu gibi başörtüsü konusunda da çocuk
psikolojisini göz ardı ettiğimizi düşünüyorum. Çünkü küçük yaşta sorumluluğunun
farkına varmadan örttüğümüz başörtüsünü çocuklarımız daha sonra yük gibi
görmeye başlıyor. Tıpkı namazda olduğu gibi dini ibadetler ve giyimde sevdirme
ve zamanlama önemlidir. Belki de tüm bu gerisin geriye gitmede bu konularda
usul ve metot hatası yapıyoruz.
Hasılı önemine dair ne kadar
üzerinde dursak da namaz ve başörtüsü konusunda çok başarılı olduğumuz
söylenemez. Bunda belki de çok üzerinde durmamızın etkisi de olabilir. Çünkü
bir şeyin üzerinde çok durmak bazen onun önemini yok edebiliyor ve cılkını çıkarıyor.
Bu tip şeyleri dilimize çok pelesenk etmemek lazım.
Namaz ve başörtüsünün önem kazanması
ve başkasına teşvik olması isteniyorsa, örneklik çok daha etkili olur. Pekala
namaz kılanlar ve başörtüsü takanlar hayatın her alanında güzel örnek olarak
işe başlayabilirler. İnanın, üzerinde durmadan daha etkilidir bu yöntem. Düşünün
ki halkımızda; “Namaz kılan biri yalan söylemez, sahtekarlık yapmaz,
dolandırmaz. Ben namaz kılanın her şeyine kefilim” anlayışı hakim olsa, aynı
kanaatleri başını örtenler için de söylense, bu güzel örneklere kim ne
diyebilir. Müslümanlık böyle yayılmadı mı? Araplar, peygamberin bir şeyin
üzerinde çok durmasından dolayı mı İslam’a girdi? Belki de tek etkili yöntem
peygamberin ahlaki örnekliği ve Mekkelilere güven vermesidir. İşe buradan
başlamak lazım. Allah’ın seven, dinini seven namazı ve başörtüsünü hayatın
doğal akışına bıraksın. Siyasi malzeme yapmasın. Bu dine iyilik yapmak ve
başkası bu dinin mensuplarına gıpta etsin isteniyorsa, tepki çeken davranış ve
söylemlerini terk etsin ve güzel örnek olsun.
Tüm bu örneklik üzerine söylediklerime dair bazıları, biz güzel örnek değil miyiz? Başkaları neler yapıyor neler şeklinde bir tepkisini dile getirebilir. İçimizde güzel örnekler var. Onları bu örnekliklerinden dolayı tebrik etmek gerek. Ama çoğunluğun iyi örnek olmadığını söyleyebilirim. Ayrıca kendi hal ve hareketlerimizi başkasıyla kıyaslama hastalığını da bırakmak lazım. Unutmayalım ki biz başkası değiliz. Biz başkasından değil, kendimizden sorumluyuz.
Yorumlar
Yorum Gönder