Seyis
“Bir
kilisede inananlarına sürekli vaaz veren bir papaz, vaaz için hazırlığını
yapmış, kiliseye geçmiş.
Bir
de ne görsün. Kilisede cemaat olarak sadece bir kişi var.
Kısa
bir şaşkınlıktan sonra “Arkadaş, vaaza hazırlanmıştım ama kimse yok, ne
yapayım? Anlatayım mı? Zira sadece sen gelmişsin” demiş.
Kiliseye vaaz dinlemeye gelen kişi, “Efendim, ben seyisim, bu işlerden anlamam, atlardan anlarım. Ama tüm atlar kaçtı, geriye bir at kaldı diye geri kalan bir ata yem vermemezlik yapmazdım” deyince, papaz vaazını vermeye başlamış. Uzatmış da uzatmış.
Seyis sıkılmış sıkılmaya. Ama vaazı dinleyen tek kişi olduğu için kiliseden çıkamamış. Nihayet papaz vaazını bitirdikten
sonra seyise “Vaazımı nasıl buldun” diye sormuş.
Seyis,
“Efendim, dedim ya ben seyisim, atlarsan anlarım, vaazdan anlamam. Yalnız tüm atlar kaçtı diye geri
kalan tüm yemi bir ata yedirmezdim” demiş.
*
Çana
pisleme
Kilisenin
çanına her gün bir kuş konarmış. Kuş bu, her gün çanın üzerine pisleyip sonra da
gidermiş.
Papaz
her gün çanı silmekten bıkıp usanmış.
Çözüm
olarak çanın yanına "içip sarhoş olur ve böylece çana pislemez" diye
şarap koymuş.
Ürettiği
çözüm çok hoşuna gider. Kendi aklına da hayran kalır.
Ertesi
gün, kendinden emin bir şekilde kiliseye gelir.
Yukarı
bir bakar ki başından kaynar sular dökülür. Zira sevinci kursağında kalmıştır.
Çünkü kuş önce şarabı içmiş sonra çanın üzerine konarak pislemiştir.
Beyninden
vurulmuşa dönen papaz ellerini açar ve hışımla,
"Ey kuş! Nesin, kimsin?
Müslüman
olsan şarap içmezsin.
Hristiyan olsan çana pislemezsin, demiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder