Bu ülkede roller değişse de
mağdurlar ve mağrurlar var. Mağduriyetlerin ve mağrurların arkasında hep
siyasal güç vardır. Kısaca devleti kim ele geçiriyorsa, kendisini ve etrafını
ihya ederken, rakip olarak gördüklerini mağrur etmeye yönelir. Kısaca dünün mağdurları
bugün mağrur, bugünün mağrurları da yarın mağdur olabiliyor. Haliyle çift
taraflı bir kutuplaşma durumu söz konusu.
Bu niçin böyledir? Bu hep
böyle gelmiş böyle mi devam edecektir? Evet aynen böyle devam edecektir. Çünkü
mağdurlar var gücüyle mağdur edildiklerine veryansın ederek konuşurlar.
Yaptıkları bu konuşmalar da yüreğe dokunur. Çünkü içten konuşurlar. Biz böyle
yapmayacağız. Zira bunun adalet anlayışımızda yeri yok derler. Bu da bir müddet
sonra halkta bir karşılık bulur.
Mağduriyet yaşayanların konuşmalarına
ise mağrurlar; hayır, öyle değil, böyledir, biz asla kimseyi mağdur etmeyiz
şeklinde cevap vererek oluşan mağduriyeti üstlenmezler. Yine bildik
uygulamalarını yapmaya devam ederler. Bulundukları statüyü de kaybetmemek için
her yolu mubah görürler. Onlar gelirse tüm kazanımlarınızı elinizden alır
şeklinde gerekirse korku pompalarlar.
Hasılı ortalık mağdur ve
mağrurlar arenasına döner. Aradaki başkasının dümen suyuna gitmeye meyilli olanlara
düşen de hepsinin ayrı ayrı hikayesi olsa da bir kimlik elde etmek için bu iki
kutbun içerisinde yer almaktır. Olmak ya da olmamak mücadelesidir bu.
Gel zaman git zaman, vatandaş
der ki senin epey mağdur edildiğin yeter. Bu kadar zulüm içerisinde piştiniz. Aynı
zamanda çok samimi ve dürüstsünüz. Şimdi buyurun nöbet sizde der ve nöbeti bir
taraf devrederken diğer taraf devralır.
Çok geçmeden bir sürek avı
başlar. Devri sabık uygulanmaya başlanır. Bunun adı hesap sormadır. Hesap
sormada sorun yok. Sorun, öç ve intikam duygusuyla hareket etmededir. Bu
duyguyla hareket edilirken kanun ve mevzuatın arkasına sığınılır ve toptancı bir
davranış sergilenir. Çünkü öncekiler her işi kötü yapmıştır. Tüm işlerini ahbap
ve çavuş ilişkisi içerisinde birilerini kollarken diğerlerini alanın dışına
itmiştir ve taşları yerinden oynatmıştır. Şimdi tüm bunları restore etme
zamanı. Bunun için de dün mağdur edilenleri bir yerlere getirmeye başlarlar. O yerleri
haksız yere işgal edenlere de güle güle derler. Bundan da büyük zevk alırlar. Taraftarlarından
da büyük destek alırlar. Dünün mağdurları oldu mu şimdi mağrur.
Bu sefer dünün mağrurları ama
bu haksızlık diyerek mağdurlara oynamaya başlar. Çünkü roller değişmiştir.
Hasılı filler tepişir, çiğnenenler de orta yerde olanlardır.
Bakmayın, biz gelince böyle olmayacağız
diyenlere. Hepsinin gizli ajandası var. Şayet biri gelir de ben bu mağdur ve mağrurluğa
bir son vereceğim dese bile bunda başarılı olamaz. Çünkü taraftarları onlar bizi
mağdur etti. Biz yapmayacak mıyız? Adalet bunun neresinde diyerek isyan eder. Kutuplar
da buna teşne olunca bu ülkede bu işler böyle gelmiş, böyle gider.
O yüzden mağdurların mağduriyetlerini
anlamakla beraber mağduriyet anındaki denenmemişi dürüstlüklerinin gücü ele geçirince
devam edeceğine dair bir ümit taşımıyorum. Ne zaman ki devlette yasama, yürütme
ve yargı olması gerektiği gibi bağımsız olur, devlette bir kurum kültürü oluşur,
düşüncesi ne olursa olsun, vatandaş mağdurun yanında yer alır ve mağrurluk yapmak
isteyenlere prim vermezse o zaman bu ülkede ne mağrur kalır ne de mağdur. Zor olsa
da imkansız değil.
İşin özeti ne mağdur olalım ne mağrur ne de buna teşne olanlara prim verelim. Mağdur ve mağrurun olmadığı yaşanabilir bir ülkede yaşayalım.
Yorumlar
Yorum Gönder