Ana içeriğe atla

Kirlilikleri Örten Beyaz

Nicedir kışlarımız ılımanlaştı. Doğru dürüst eski kışları görmez olduk.

Tek istisnası 2021-2022 kış sezonunu eski kışlardan bir kış olarak geçirdik. Adeta kar üzerine kar yağdı. Hem erken bastırdı hem de geç gitti.

2022-2023 sezonu ise kışa dair tam bir kesat yıl idi.

Bu sezonun 10-15 cm’lik ilk karı kış mevsiminin ikinci ayının son günü düştü.

31 Ocak günü sabah herkes yerin ve göğün beyazlığına uyandı.

Ağaçların dalları bembeyaz karlarla güzel bir desen oluşturmuşlar.

Her yerin beyazlığını işe gitmek amacıyla yollara çıkan araçların izleri bozmuş.

Üzerinden aracın geçtiği yollar yumuşak karı eritmiş ve asfaltın siyahlığını ortaya çıkarmış. Keşke imkan olsa da bugün hiçbir araç yola çıkıp beyazlığına yok etmeseydi de gecikmeli gelen bu bereketin görüntüsüne gözlerimiz iyice doysaydı. 

Temennimiz inşallah bu karın arkası gelir. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu sene de eski kışlardan bir kış görür, kara doyarız.

Doymalıyız. Çünkü kurak geçen yılların ardından sular çekildi, barajların su seviyesi iyice düştü. Böyle giderse susuzluk kapıda. Düşünün ki kar yağmazsa halimiz nice olur. Herhalde susuzluktan birbirimizi kırar geçiririz.

Kar görmeye hasret kalsak da karsızlık susuzluk demekse de bu kar nimetini çok hak ettiğimizi düşünmüyorum. Çünkü mevsimlerdeki iklim değişikliği, karın geç gelmesi ve yeterince yağmaması tabiatı hoyratça kullandığımızdandır.

Nicedir küresel ısınma vurgusu yapılmasına rağmen devletler tedbir almadı. Daha yeni yeni iklim bakanlıkları kurulmaya başlandı.

Bakalım kurulan bu bakanlıklar ne işe yarayacak? Kurulduğuyla mı kalacak yoksa safra şifa tedbirler alabilecek mi? Bunu da zaman gösterecek.

İnşallah uzun yıllardır hoyratça kullandığımız, yaptıklarımızla altını üstüne getirdiğimiz ve çivisini çıkardığımız bu dünya, yeniden yaşanabilir bir dünya haline getirilir.

Küresel ısınma, geleceğimize dair tehlike çanlarının habercisi olsa da yılın ilk karının keyfini çıkarmak, ilk önce de şükretmek lazım. Bereketinle tekrar tekrar ne az ne de çok, tam kararında ver demek lazım. İnşallah bu bereketin arkası gelir.

Karın bu şekil her yeri bembeyaz yapmasını aynı zamanda tabiatın tüm kirlerimizin üzerini örttüğünü düşünürüm. Çünkü bilerek veya bilmeyerek yaptıklarımızla hem kendimizi kirlettiğimizi, bu kirin etrafı kokuttuğunu, bu karın işte böyle beyaz olun dediği aklıma gelir.

Belki bir tövbe, bir yüzleşme, geçmişe sünger çekip yeniden hayata başlama bu karın beyazlığı gibi insanı bembeyaz yapar. Yeter ki isteyelim. Niye olmasın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde