Ana içeriğe atla

Ezber bozmak

"Alışılmışa aykırı davranarak kişileri düşünmeye yöneltmeye" ezber bozmak dendiğini biliyoruz.

Bu deyim yerine göre olumlu ya da olumsuz anlamda kullanılabilir.

Tanımdan da anlaşıldığına göre kişileri düşünmeye yöneltme amacı güdüldüğüne göre deyimi olumlu anlamda değerlendirmek daha uygun olur kanaatindeyim.

Ezber bozmak kolay mıdır?

Deyimdeki bozmak fiilini görünce, aklımıza bir şeyi kırıp dökmek anlamındaki bozmak kolay, yapmak zor gelse de mecazi anlamda kullanılan bu deyimi gerçekleştirmek aksine çok zordur. Çünkü alışkanlıkları değiştirmek kolay değildir.

Hatta ezberleri bozmaya çalışanlara bozguncu, fitneci gözüyle bakma ve dışlama riski de söz konusudur. Bu yüzden ezber bozmak cesaret ister.

Örnek verirsek,

Dini bir konuda, geçmişten günümüze tevarüs eden bazı bilgilerin aksine olaya bir de bu yönden bakalım diyerek farklı şeyler söylemek linç nedeni olabilir. En hafifiyle bunu bugüne kadar kimse söylemedi. Otur oturduğun yerde. Dikkat çekmek ve meşhur olmak istiyorsun, eski köye yeni adet getirme denir.

Aynı şekilde tarihi bir konuda veya tarihi kişiler hakkında daha önce öğretilen ve söylenenlerin aksine, bu meselenin doğrusunun şöyle olduğunu düşünüyorum demek suretiyle ezber bozmaya kalkmak, hakaret ve küfürleri beraberinde getirebilir.

Verdiğim bu iki örnekten hareketle din ve tarih konusunda ezber bozmaya kalkanlara niçin tepki gösteriyoruz? Çünkü bize göre din konusunda söylenmesi gereken her şey geçmişte söylenmiştir. Bu alanda büyük bir müktesebatımız var. Bize düşen yeni şeyler söylemek değil, geçmiş müktesebatı aktarmaktır. Bu durum içimize sinse de böyle, sinmese de böyle. Tarih konusunda da yeniden tarih yazmaya gerek yok. Bize ne öğretilmiş ise onunla yetinmeliyiz.

Alışılmışların dışına çıkmamak için direnenlerin bu durumuna öğretilmiş çaresizlik diyebiliriz. Yani mevcut durumu kabullenme.

Hangi alan olursa olsun, toplumu ve kişileri düşünceye sevk etmek amacıyla ezber bozmaya kalkanlar büyük bir tepki ile karşılaşsa da bu ülkede ezber bozanların sayısının çoğalmasında fayda var. Kendimiz ezber bozamıyorsak bile pekala farklı fikir serdedenlere saygı gösterebiliriz, onlara tahammül edebiliriz. Aykırı fikrine katılmasak bile görüşünü serdetmesine imkan verebiliriz. Bu tipler kafa karıştırıyormuş. Varsın karıştırsın. Zira kafa karışıklığı iyidir. Kişiyi düşünmeye sevk eder, ufkunu açar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde