Türkiye'nin yedi bölgesinin her birinin diğerlerine göre
bölgesel eksi ve artıları var. Her biri görülmeye ve yaşanmaya değer.
Bu yazımda bazı bölgelerin diğerlerine göre ön plana çıkan
bazı yönlerine değinmek istiyorum.
Gördüğüm kadarıyla Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu insanı
birbirine daha tutkun ve birbirlerini koruyup kollamaktadır. Yani buralar hemşericilikte
diğer bölgelere göre daha öne çıkmaktadır.
Bu bölgelerden bir üst düzey yetkili çıksa, elinin ulaştığı
her yere hemşerilerini yerleştirdiğini görüyoruz. (Bu tür hemşericiliği tasvip etmediğimi,
bir yere ehil ise kişinin bölge gözetilmeden oraya atanması gerektiğini savunurum.)
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri bir yerlere hemşeri yerleştirmede
hükümetlere göre zaman zaman geri plana düşse de Karadenizlilerin hemşericiliği
her hükümet zamanında hız kesmeden devam ediyor. Bugün bazı kurum ve mesleklere
atananların çoğunluğunun bu bölgeden olduğu gözlerden kaçmıyor. Dışarıdan görüntü
bu şekilde olsa da kendi içinde Karadeniz’in illeri arasında dahi hemşericilik yapıldığını
şu anekdot daha iyi açıklar. Bu anekdotu uzun yıllar Konya’da üst düzey yönetici
olarak görev yapan hala da yapmaya devam eden Trabzon doğumlu bir yönetici, 2014
yılında çok kişinin olduğu bir toplantıda anlattı: “Rize’de bir il müdürlüğüne atandım.
45 gün boyunca herkes hayırlı olsun ziyaretine geldi. İlin bir il başkanı ziyaretime
gelmedi. Başkanı bir açılışta gördüm. Kendisine “Başkanım, ziyaretime gelmediniz.
Bir sorun mu var” dedim. Bana ‘Gelmem müdür. Seninle de işim ve sorunum yok. Sen
bize rağmen geldin ve buradan gideceksin. Çünkü buraya biz başkasını düşünüyoruz.
Onu getireceğiz’ dedi. Dediği gibi de oldu. Ben gerisin geriye Konya’ya geldim.
Rize İl müdürlüğüne de başkanın istediği atandı” dedi. Bu anekdot da Trabzon-Rize
hemşericilik çekişmesine bir örnektir. Rizelilerin barındırmadığı Trabzonlu bürokrat,
üst düzey yönetici olarak yıllardır Konya’da görev yapıyor. Bence görevini yaptıktan
sonra görev yapmasında bir sakınca yok. Hatta insanın kendi il ve bölgesi dışında
çalışmasını daha verimli görürüm.
Yine bu bölgelerden vekil olanlar memleketlerinin
sorunlarını ilgilisine ulaştırıyor ve Meclis gündemine getiriyor. Bir
mağduriyet varsa, üzerine üzerine gidiyor.
Kendi seçim bölgesinde bir üst düzey görevli problemse, onu
oradan aldırıncaya kadar çalmadık kapı bırakmazlar ve sonuca giderler. Yani
bölgelerine sahip çıkıyorlar ve buraların sahibi var. İsteyen istediği gibi buralarda
cirit atamaz.
Saydığım bölgelerin dışındaki diğer bölgelerimiz nasıl bilmiyorum
ama dikkatimi çeken bir bölge var. Burası İç Anadolu bölgesi. Karadeniz, Doğu ve
Güneydoğu bölgelerine göre İç Anadolu bölgesinin özellikle Konya’nın sahibi yok.
Üst düzey yönetici veya temsil makamında olan birileri, bu ilin ilçelerinde herkesi bezdirecek şekilde
bir davranış içerisine girebiliyor. Hoşnutsuzluktan herkes muzdarip. Ama ne STK’den
ne parti temsilcilerinden ne vekillerinden tık yok. Hele vekiller bu ilçedeki bu
sıkıntının menşei nedir diye bir araştırma yapma yoluna bile gitmiyor. Koca ilçeyi
ve vatandaşı üst düzey bürokratların önüne atarak alın ne yaparsanız yapın deniyor.
Böyle denmiyorsa da görüntü bu yönde. Bahsetmeye çalıştığım bu konuya dair bir anekdota
yer vereceğim. Yine Konya’da görev yapan bir üst düzey görevli anlattı bunu. Doğu
menşeli imiş kendisi. Yıllardır Konya’da görev yaptığı için ilçeleriyle birlikte
Konya’yı çok iyi biliyor. “Buralarda vatandaş başkasının eline bırakılmış. Gelen
de istediği şekilde borusunu öttürüyor. Ben Doğuluyum. Gelsin de sizin buralarda
bu yapılanları bizim oralarda yapmaya kalksınlar. Vallahi, öttürürler.” dedi. Öttürürler
sözünü de birkaç defa tekrarladı.
Burada iki anekdota yer verdim. Gerçekten Karadeniz’in, Doğu Anadolu’nun, Güneydoğu Anadolu’nun sahibi ya da sahipleri var da İç Anadolu’nun, özelde Konya’nın sahibi yok mu? Buralara gelenler istediği şekilde borularını öttürebiliyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder