Ana içeriğe atla

Nafile Turlar

—Babacığım, seni hep takip ettim. Yakın zamana kadar bu işleri iyi götürdün. Hatta bu konuda seni idol olarak gördüm. Ama son zamanlarda seni tanımakta zorlanıyorum.

—Hayırdır evlat. Neyimi beğenmez oldun?

—Yıllardır mahalle muhtarlığına soyundun. Rakibine göre hep kaybettin. Bu yola girmişse, kazanmak da var, kaybetmek de. Hep kaybetmene kızmıyorum.

—O zaman neyime kızıyorsun? Gördüğün gibi kaybede kaybede cenazem buradan kalkacak. Zira ben hep kaybetmek için yaratılmışım. Mizacımı değiştiremem. Kaybetmekle de epey tecrübe kazandım. Hatta hep kaybetmeye oynayanlara danışmanlık bile yapabilirim.

—Tamam kaybedebilirsin. Mahalleye muhtar olmaman senin eksik biri olduğun anlamına gelmez.

—O zaman mesele ne?

—Tam yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin. Hiç olmadığı kadar muhtarlığı kazanacak bir rüzgar var arkanda. Rakibini yenmek için rakibine muhalif olanlarla bir araya gelerek bu rüzgarı yakaladınız. Bunda rakibinizin yıpranması durumu da etkili oldu.

—Ne demek istiyorsun? Geveleme. ağzındaki şu baklayı çıkar.

—Demem şu ki şu kadar kişi bir araya gelerek rakibinizden yetkiyi alacaksınız, alt tarafı bir muhtar olacaksınız.

—Eee?

—Sanki muhtar olmaya değil de olmamaya oynuyorsunuz. Pot üzerine pot kırıyorsunuz. Her kafadan bir ses çıkıyor. Susup konuşmasanız, inan kazanacaksınız. Ama konuştukça batıyorsunuz. Size güvenenlere güven vermiyorsunuz. Bir defa, daha kimi muhtar göstereceksiniz, içinizden kim muhtar adayı olacak, bu bile belli değil. Neredeyse seçim yapılacak, oturup kalkıp toplantı yapıyorsunuz. Her toplantıda saatlerce konuşuyorsunuz. Ne konuşuyorsunuz ne karar aldınız o bile belli değil. Her toplantıda yaptığınız, bir sonraki toplantının hangi tarihte, kimin ev sahipliğinde olacağı kararı. Bravo size. Bunu bari becerebiliyorsunuz. Sahi sizin derdiniz ne? Ortak bir muhtar adayı çıkarıp seçimi kazanma düşünceniz falan var mı? Doğru söyle bana.

—Oğlum, doğrusunu söylemem gerekirse, kazanmaya ramak kaldı. Zira bu rüzgarın önünde kimse duramaz. Kedi olalı bir gün bu fareyi tutacağımı hiç düşünmemiştim. Bizi düşündüren de bu.

—Yanlış mı anladım? Sanırım siz kazanmak istemiyorsunuz.

—İyi bildin evlat. Tam da bu.

—O zaman niye seçime girdin şu ana kadar hep? Kazanmak için değilse, sevenlerine bu kadar ümit neyin nesi idi?

—Evet, çok istiyorum kazanmayı. Daha doğrusu istiyordum. Kazanamayacağımı bildiğim için pek iştahlı sarıldım bu seçimlere. Çünkü kaybedip keyfime bakıyordum. Ama bu seçim beni korkutuyor. Çünkü kazanmam demek sorumluluk demek, mahalleyi yönetmek demek. Yönetmek ise benim işim değil babam. Ben başkasını kazandırmak için yaratılmışım. Varsın mahalleyi o yönetsin. Ben de yıllardır bıkıp usanmadan yürüttüğüm ve yenile yenile güreşe doyamadığım müzmin muhalifliğimi yapayım. Bu konuda daha tecrübeliyim. Bu yaştan sonra sorumluluk almak istemem. Hem muhalefet de en azından iktidar kadar kutsal bir görevdir.

—Anladım. O zaman siz tüm bu anlaşılmaz pot ve gafları mahalle şaşıp dönüp bize oy vermesin diye yapıyorsunuz. Bu nafile turlar da bunun için.

—Aynen bu evlat.

—Milletin umuduyla oynuyorsunuz yani dalga geçiyorsunuz. Ne diyeyim, Allah sizi bildiği gibi yapsın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde