Ana içeriğe atla

Uydum Kalabalığa! *

Bir elin tetiklemesiyle, üç harflilere karşı bir boykot bir kızgınlık bir tepki vardı. Hikmeti nedir bilmiyorum, bıçak gibi kesildi. Saman alevi gibi birden söndü. Bu nasıl bir güçtür, ne iştir anlamadım. Biri kalkıp senin kalemini kırdım dedi. Yaşa, var ol, haklısın, arkandayız, sana destek oluyoruz. Zira yılanın başı bunlardır diyen hatırı sayılır bir kalabalık bu boykota katıldı. Katılmakla kalmayıp sosyal medyada paylaşımlar yaparak sürece hararetle destek verdi.

Anlamadığım, bu boykot başlamasıyla bitmesi bir oldu. Boykot sona ersin etmeye de biraz çabuk bitmedi mi? Boykota katılan ve destek verenlerden olmadım ama tasası ban düştü. Merak bu ya...

Fiyat yükseltenlerin bu üç harfliler olmadığı mı anlaşıldı?

Hedef gösterene, adı geçen üç harfliler bir yanlış anlaşılma oldu deyip anlaşmaya mı vardı? 

Üç harflilerin pastasından pay alamayan bazı gazeteler reklam mı aldı? Eğer böyleyse hepsi bu kadar mıydı? Biraz ucuza gitmedi mi? Tüm mesele bir yorgan kavgası mıydı? Yorganı kim ya da kimler aldı? Yorgan yünden mi idi yoksa elyaf ya da pamuktan mıydı? 

Yoksa olup biten gündem saptırmak için taraflar arasındaki bu kavga bir kayıkçı kavgası mıydı? 

Acaba üç harfliler, boykotçular haklı. Biz de enflasyon bahanesiyle fahiş fiyat yapmıştık. Şu fiyatları makul seviyeye en azından Tarım Kredi Kooperatiflerindeki fiyatlara çekelim. Biz ettik, siz etmeyin, aha yeni  fiyatlarımız mı dedi? 

Zabıta, başkan ve kolluk kuvvetlerinin denetimleri fayda verip üç harfliler insafa mı geldi? 

Fiyatlar normale indirilmediyse boykottan niçin vazgeçildi? Boşu boşuna boykot yapılmış olmadı mı?

Bu üç harflilerin FETÖ bağlantısı araştırıldı. Pirüpak oldukları mı anlaşıldı? Adamlar da masummuş, boşu boşuna günahlarını aldık mı dendi? 

Bir insaf sahibi başka işiniz yok mu? Koca koca adamlarsınız, bırakın şu kavgayı. Dostu üzüyor, düşmanı sevindiriyorsunuz mu dedi?

Taraflar bir gecede hidayete mi erdi? 

Taraflar arasında bir anlaşma söz konusu olduysa, sosyal medyada boykota katılanların bu anlaşmadan nasıl haberi oldu da paylaşımlardan vazgeçtiler? 

Tüm bu olup biten ve komediyi andıran boykot sürecine, balıklama atlayan uydum kalabalığa taifesi; kandırıldık, kumpasa geldik, oyuna geldik mi dedi acaba? Yoksa pişman değilim, bugün olsa yine yaparım mı diyorlar? 

Acaba, altı yaş olayı dolayısıyla gündem mi değişti? Muhterem uydum kalabalığı, şimdilerde daha önemli bir gündem dolayısıyla bu boykota ve paylaşımlara ara mı verdi? Bu insanlar ne oluyor bize? Bize dayatılan gündeme ne oluyor, bu olayın perde gerisi nedir, birileri kalkın ey millet, memleket elden gidiyor dedi. Biz de aslı var sandık. Biz kalktık, onlar oturdu. Bir daha tövbe. Babam da olsa kimsenin dolduruşuna gelmem şeklinde bir özeleştiriye varlar mı? 

Acaba bu gündem saptırma reklam olsun, zira reklamın kötüsü olmaz. Altı yaş, altıyı daha doğrusu altılı masayı belleklere bu vesileyle yerleştirir düşüncesiyle altılı zevatın işi olmasın. 

Acaba şu boykottan kurtulalım diyerek altı yaş iddiasını üç harfliler icat etmiş olmasın? Biliyorsunuz cin taifesi bizim yapamadığımız çoğu şeyleri yapabiliyor. 

Acaba bu üç harfliler boykotu, dış güçlerin içimize saldığı yeni bir fitne olmasın? 

Bu süreç yaşanması gerekiyordu. Geçti gitti. Tarihin çöplüğünde yerini alsın. Deşeleyen kedi köpektir mi diyorsunuz? 

Acaba şu altı yaş olayı sona erdikten sonra üç harfliler yeniden günah keçisi olmaya pardon boykot kaldığı yerden devam edecek mi? 

Gördüğünüz gibi benim niyet okumam uzar gider. Bu konuda ciltli kitaplar bile yazdırır benim bu vesveseli halim. Belki de boykotun sona ermesi benim bu zanlarımdan hiçbiri değil. Ne edersiniz ki ben buyum. Bir türlü olumlu düşünemiyorum. 

Aman neyse ne? Siz benim gibi olmayın. Elinizi yormayın. Kafanızı hiç. Gözünüzü asla. Beynimizi şeytanın vesvesiyle meşgul etmeyin. En iyisi yarın ne yapacağınızın haberini bekleyin. Onlar düşünsün, siz uygulayın. Uygularken niyet etmeyi de unutmayın: Buyurun, uydum hazır olan kalabalığa. Zira yalnızlara oynamak, değerli yalnızlığı tercih etmek akıl karı değildir, kurt kapar. 

* 16 Aralık 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde