Ana içeriğe atla

Tercihin Kaymakamlık Olsun!

 

—Babacığım, ülkede her alanda bir istihdam sıkıntısı var. Ne yapacağımı şaşırdım. Hangi alana yönelmemi önerirsin? 

—Haklısın evlat. Gidişat tam dediğin gibi. Ama kaymakam olmanı isterim. 

—İyi de baba. Bu ülkede kaç ilçe var? Kaymakamlık bölümleri o kadar çok mezun veriyor. Bana düşürürler mi hiç? 

—O kadar kişinin arasından sıyrılıp kaymakam olmak zor ama Allah yürü ya kulum der, kaymakam olursan, yaşadın demektir. 

—Kaymakam olarak ne yapabilirim ki? İlk başta küçük ilçelere gideceğim. Çoğunun imkanları da sınırlı. Üstelik ben acemiyim. 

—Öyle deme evlat. Küçük ilçeler senin acemiliğini atlatacağın, terör estirip egonu tatmin edeceğin yerlerdir. İmkansızlığı sen değil, ilçen çeker. İlçenin tüm memurları senin emrinde. Makam aracın var. Koruman var. Daha ne istersin. İlgi, alaka, saygı o biçim. 

—Nasıl yani? 

—İlçenin en büyüğüsün. Ne emredersen ama diye bir şey olmaz. Dediğin her şey yapılır. 

—Ama bir şey demezler mi? 

—Kim, ne diyecek evlat. Senin altında sana bağlı çalışan daire amirleri var. Bakma onlara daire amiri dendiğine. Onların her biri senin emir erin sayılır. Sesleri çıkmaz, itiraz etmezler. Kendi kendilerine homurdanır dururlar ama o kadar da olsun. Çok da tın. 

—Tamam, bu kısmı anladım. Kaymakam olmadan önce yapmam gerekenler var. 

—Neymiş onlar? 

—Daha ehliyetim yok. Askerliğimi yapmadım. Evli de değilim. Bu ülkede askerliğini yapmayanı adam yerine koymazlar. Evli değilsen, çoluk çocuk derler. 

—Hiç gerek yok. Şimdi ehliyet almak zorlaştı. Kaymakam olunca ilçede daha kolay alırsın. Askerliği de o zaman yaparsın. Evliliğe gelince, makamın itibariyle aday adayların çoğalır. Bence acele etme. Sen kısa yoldan kaymakam olmaya bak. 

—İyi de kaymakam olmak kolay mı? 

—Diğer rakiplerine göre 1-0 öndesin. Çünkü Karadenizlisin. Unutma bunu. 

—Tamam, kaymakam oldum. Sadece emir vermek yeterli mi?  Biliyorsun, deli dolu biriyim. Macerayı severim. Egom da kaymakamlıkla birlikte tavan yapacak. Egomu nasıl tatmin edeceğim? 

—Bu da senin maharetine kalmış. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ama yine de sana yol göstereyim.  Göreve başlayacağın gün tüm daire amirleri kaymakamlığın önünde ip gibi dizilecek. Kaymakamım hoş geldin diyerek seni çiçekle karşılayacak. Bu manzara görülmeye değer. Bugüne kadar seni kim karşıladı böyle. Evli olsan, eşin karşılamaz seni. Üstelik amirlerin baban mesabesinde. Tanışmak için makamına al bunları. Karşılamada olmayan var mı diye tek tek göz at. İçlerinden karşılamaya gelmeyen birini tespit edersen, seni aşağıda göremedim de. O da geciktim desin. Bu durumda; olur, insanlık hali falan deme. Seni ayakta bekleyen görevline, not et bunu de. Bundan sonra o ve diğerleri geciksin de göreyim. 

Makamına inip çıkarken herkesin kullandığı yolu kullanma. Sana malzeme çıkacak tali yolları kullan. Oralarda sigara içen amir ve memurları görürsün. Onlara başlarım sigaranıza de. 

İlçenin dışına çık. Piknik yapan çocukları yakala. Kimsin, necisin sorgula. Bunlar öğrencidir muhakkak. İzin onayları var mı yok mu sor ki pikniklerini berbat et. 

Canın sıkıldıkça soluğu hastanede al. Başhekim nerede, hastane müdürü nerede, hani güvenliğiniz diyerek çalışanları tedirgin et. 

Olmadı aracına bin. Önünden giden mobileti o önden kaçsın, sen arkadan kovala. 

Ertesi gün polislere görev ver. Ne kadar mobilet varsa toplayın de. Bundan sonrasını mobiletini kaptıran çocuk ve ailesi düşünsün. 

Makamına çıkar çıkmaz, tüm daire amirlerini toplantıya çağır. Geciken amirleri not ettir ve onlara de ki personelinizden mesaiye uymayanlar varsa, isimlerini getirin talimatı ver. 

Sabah makamına gelir gelmez, bir daire amirini çağır. Sekreterin, efendim bize not bıraktı. İlçe sınırları içerisinde falan yere gitti derse, gelince yanıma gelsin deme. Nasıl gider benden habersiz, ben neyim burada?  Hemen gelsin de. Gelince de mesai saatleri içerisinde görev yerini niçin terk ettiğinin hesabını sor. Özür dilerim, bir daha olmaz demezse, savunmanı yaz gel de. O da tamam derse, çıktıktan sonra sekreterine geri çağırt. Bu defalık affettim. Bir daha olmasın de. 

Daire amirin yıllık iznini kullanmaya kalkarsa, noter gibi hemen tasdikleme. İzin için beni mi beklerdin lafı sokuştur. Bir daha izin almaya gelsin de göreyim. İznini yakar, yine gelmez huzuruna. 

Hasılı evlat, ormancı kadar değilsen de ilçende varlığını göster. Herkes nasıl bir kaymakam ile karşılaştığını bilsin. Kedinin ayaklarını ilk günden ayır. Terör estir. Deli doluluğunu pardon idealistliğini burada boşalt. Herkes fırsat buldukça senden konuşsun. Şanın yürüsün. Egonu da böylece tatmin etmiş olursun. Ben de kaymakam babasıyım diye buralarda caka satar dururum. 23.09.2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde