Ana içeriğe atla

Yeni Okuyucum

Hiç müşterim olmasa da nicedir yazar dururum. Ben yazarım. İsteyen okur isteyen okumaz derim ama siz böyle dediğime bakmayın. Yazdıklarım okunsun hem de çok okunsun isterim. Ne kadar okunsun diye çabalasam da her konuda olduğu gibi bu konuda da başarılı olamadım. 

Birileri, durmadan yazıyor, okuyanı da yok. Vah yazık! Eline ve gözlerine yazık. Harcadığı zaman da cabası. Gazete köşelerini işgal ettiği de aşikar. Buna gazetenin sahibi iyi sabrediyor. Biri kalkıp ne olur, Allah rızası için yazma dese de bir bakmışsın elim yazmaya gidivermiş. Alışkanlık öyle kolay kolay bırakılmıyor. Zira alışmış kudurmuştan beterdir. Bakmayın okuyucu bulamadığıma. Kedi olalı bir fare tutmak umuduyla yazmaya devam edeceğim. Yazar yazarım. Baktım olmadı mı, vermeyince Mabut, ne yapsın bu kul bir başına der, gazetedeki köşemden köşeme çekilmesini de bilirim. Ama şimdilik değil. Ne der bu diye ayıplamaya kalkmayın. Ne yapıp ne edip aylar yıllar geçse de bir kişi de olsa bulup yazdıklarımı okutacağım. Bu konuda okuyucuya güveniyorum. Nasılsa şaşıp dönüp biri okuyacak. Haliyle sizleri de bu konuda mahcup edeceğim. 

*

Mahcup olmaya hazır mısınız? Zira geç oldu ama nihayet buldum bir okuyucu. Keyfime diyecek yok. Üstelik bu okuyucu üstünkörü bir okuyucu değil. Bilinçli biri. Didik didik okuyor yazılarımı. Hangi yazımın hangi cümlesinde neyi, kimi kastettiğimi yorumluyor, hakkımda hükmünü veriyor. Yazının çıktısını alıyor, yayım tarihini ve başlığını bir yere not ediyor. Hasılı bilinçli bir okuyucuyla karşı karşıyayım. Bu durumda ben sevinmeyeyim de kimler sevinsin. Başıma talih kuşu kondu dense yeridir. Zira ben de hangi yazımda neyi, kimi kastettiğimi, kimlere sataştığımı bu vesileyle ben de öğrenmiş oluyorum.

Aldığı notları ne yapıyor dersiniz? Yazdığı yerde kalmıyor tabi. Bir suç delili bulmuş biri edasıyla bir seviniyor bir seviniyor. Bütün bu suç delillerini üst üste koyuyor. Üzerine de bir yazı ekliyor ve hakkımda suç duyurusunda bulunuyor. Sorumlu vatandaşlık da bunu gerektiriyor. Suç duyurusunda bulunurken de sorumluların işini kolaylaştırıyor ve onlara yol gösteriyor: Şu tarih ve başlıklı yazıda şunun düşmanlığını yapıyor, bu yazıda bunu hedef gösteriyor, o yazıda şurayı kötülüyor, falan yazıda genelleme yapıyor diyor. Niyet okumalı bu kadar suç deliline kim ne diyebilir? Keşke her vatandaş böyle olsa, muhakkiklere pek iş düşmez. 

Böyle takip edilmemi çekemediniz tabi. Bence kıskanmayın. Siz de yazın. Sizin de olsun böyle bilinçli bir okuyucunuz.

Şimdi o, ben ve herkes akıbetin ne olacağını bekliyoruz. Bu kadar suç delili idam cezası kalkmasaydı beni ipe götürürdü. Ama idam cezası yok. Beyzadem acaba müebbete razı olur mu? Keseceğini pek sanmıyorum ama bununla yetinecek artık. Maalesef kanunlar suçluyu korumaya yönelik. Zaten bundan cesaret alarak yazıp çiziyor birileri.

Ya deliler yeterli görülmeyip bir de ceza almazsam, bu durum bilinçli okuyucumu üzecek ama üzülüp pes etmesin. Ben akıllanmayı yine yazmaya devam edeceğim nasılsa. Yeni okuyucum da yazılarımı okumaya ve notlar almaya devam etsin. Pes etmesin. Yeni misyonunu sürdürsün. Bakarsın bugün olmaz, bir başka gün muradına erer.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde