Ana içeriğe atla

Kazanırken Kaybetmek

—Babacığım, bir dediğin diğerini tutmuyor. Bu ne yaman çelişki böyle? 

—Bir tane çeliştiğimi söyle. Mahcup olmaya hazırım. Zira dün ne isem, bugün de oyum. 

—Mesela, şu konuda şöyle diyordun, bugün ise böyle. Yani 180 derece tezatlık var. 

—Ben mi öyle söylemişim bu konuda? 

—Evet. 

—Allah Allah. Nerede yazıyor böyle? 

—Sanal aleme bakarsan öncesi ve sonrası söylediklerin karşına çıkar. Videoların bile var. 

—Montaj olmasın onlar. Rakiplerimin tuzağına sen de düşmüşsün. 

Başına taş düşse rakiplerinden biliyorsun. Montaj falan değil. Ki sanal alemde olmasına gerek yok. Seni sürekli takip ediyorum. Hep çelişiyorsun. 

—Sürekli gelişim ve değişim halindeyim. Hiç değişmeyeyim de yerimde mi sayayım. 

—Değişmek istemen ve kendini geliştirmen güzel

—O zaman doğru yoldayım. 

—Yeni görüşünü söylerken bu konuda eskiden şöyle düşünüyordum. Yanlışmış. Şimdi böyle düşünüyorum desen bir anlamı olur. 

—Önceki görüşümü unutmuş olamaz mıyım?

—Unutsan, derim ki insanlık hali. Zira insanoğlu nisyan ile malüldür. Ama öyle değil. 

—Ya ne öyleyse? 

—Çünkü geçmiş düşüncelerini hatırlatana kızıyorsun. Unutsan kızar mısın? 

—Kızma da insanlık hali değil mi? 

—Bu da insani bir hal ama aynı şey değil. Lütfen konuyu saptırmayalım. 

—Oğlum, unutamaz mıyım? Bak, dün akşam ne yediğimi hatırlamıyorum. 

—Kendi dediklerini yutuyorsun pardon unutuyorsun da rakiplerinin geçmiş yaptıklarını ve dediklerini hiç unutmuyorsun. Adamların 70 yıl önceki yaptıklarını söyleyip duruyorsun. 

—Mücadele için bu gerekli ama. Hem bu bende Allah vergisi.

—Görüyorum ki söz cambazı olmuşsun. Her söze bir gerekçen var. 

—Dilimin kemiği yok evlat. Hem dün dündür, bugün de bugün.

—İyi de sen bu sözü geçmişte eleştirmiyor mu idin?

—O dündü. Geçmişte kaldı. Yeni şeyler söylemek lazım de mi cancağızım.

—Son sözün bu mu?

—Bu evlat. Yeni felsefem bu. Duyguda, düşüncede ve harekette her güne yeni başlar gibi sıfırdan başlıyorum. Olaylara ve kişilere göre tavır alıyorum. O senin geçmişte tanıdığın baban öldü. Geçmiş yaptıklarımdan dolayı Allah beni affetsin.

—Niye yapıyorsun böyle?

—Kazanmak için. Unutma ki kazanmam için her yol mübahtır bana. 

—Ama sen kazanırken bir zaman savunduğun değerler ölüyor. Vara kazanmasaydın da değerlerin ölmeyeydi. Bazen kaybetmek kazanmaktır, kazanmak da kaybetmektir. Değer miydi kazanmak için değerleri hoyratça kullanmaya. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde