Ana içeriğe atla

Hangi Müslümanlık? (1) *

İslam ve Müslümanlık tek ve en son hak din olmasına, inananlarına Kur'an'ın ifadesiyle Müslüman denmesine, hepsinin beslendiği kaynaklar Kur'an ve sünnet olmasına rağmen yöreye, bölgeye, yetişme iklimine göre çeşit çeşit Müslüman tipi var. Başka ülke Müslümanlarını bilmem ama gözlemlerime dayanarak Türkiye'deki Müslüman tiplerini ele almaya çalışacağım. Yapacağım tipleme nesnel değil, özneldir.

Namaz Müslümanlığı: Müslümanlıktan anladıkları namazdır. Sabahtan akşama namaz kılmasalar da namaz tüm günlerini kapsar. Bir vakit namazını kılarlar, diğer vakit namazına hazırlanırlar. "Vakit yaklaşıyor, namaza hazırlanmak lazım, namazını kıldın mı? Haydi namazımızı kılalım. Bir namazımız var, namazı da kılamayıp da ne yapacağız..." derler. Namaz kılınır, az iş güç, biraz dinlenmenin ardından tekrar yeni bir namaza hazırlanırlar. Bir abdestle kolay kolay iki vakit kılmazlar. Namaz kılmadan da rahat etmezler. Arda kalan zamanda namaz kılmayanları eleştirirler. Yanlış anlaşılmasın, yapılan bu ibadeti küçümsemiyorum. Namaz dinin direği ve önemli bir ibadet. Bu tipler için tek söyleyeceğim, Allah namaz ibadetini kaldırsa, bunlar ibadet namına ne yapacaklar? Öyle zannediyorum, sudan çıkmış balığa dönerler.

Slogan, Hamaset Müslümanlığı ve Siyasal İslamcılık: Sabahtan akşama dinin muhabbetini yaparlar. Ayet ve hadis paylaşırlar. Ağızlarından din, iman düşmez. Müslümanlığı kendilerinden başkasına pek layık görmezler. Zira en iyi Müslümanlık bunlarda. Bugünkü sorunların hepsi İslam'ı yaşamadığımızdan ve İslam'ın hakim olmamasından. Adalet ancak İslam kanunları uygulanırsa sağlanır. Ağızlarından Allah ve peygamber düşmemesine rağmen bu savundukları değerleri çok da iyi yaşadıkları söylenemez. Zira çoğunda söylem var, icraat yok. 

Ritüel Müslümanlığı: Namaz Müslümanlığını da bu başlık içinde değerlendirebiliriz. Dinden anladıkları İslam'ın beş şartı denilen ibadetleri yerine getirmekten ibarettir. Namaz ve oruç tutarlar. Kelimeyi şahadeti söylemeye gerek yok. Zaten bilirler ve söylerler. İmkanları iyiyse zekatlarını verirler. Kotaya takılmazlarsa hacca giderler.

Cuma ve Bayram Müslümanlığı: Cumadan cumaya ve bayramdan bayrama camide görünürler. Diğerlerini kılamıyorum, Allah affetsin derler.

Oruç Müslümanlığı: Bu tiplerin namazla arası yok ama oruçlarını tutarlar.

Ramazan Müslümanlığı: Ramazandan ramazana oruç tutup beş vakit namazlarını ve teravihleri kılarlar. Geri kalan 11 ayda cuma ve bayram dışında namaz kılmazlar. İstirahate çekilirler.

CHP Korkusuna Dayalı Müslümanlık: CHP'nin iktidara gelmesinden pek korkarlar. Çünkü bu zihniyet başa gelirse, ortada ne din kalır ne iman. Kızlarımızın başını açarlar, İmam hatip okullarını ve Kur'an kurslarını kapatırlar. Çalışanları cumaya bile göndermezler. Hasılı, CHP ile yatar, CHP ile kalkarlar. İnsanları CHP zihniyetiyle korkuturlar. Zira ülkedeki her kötülüğün müsebbibi olarak bu partiyi görürler. Dinden beslenen partiler de bu tür Müslümanların oyunu almak için durmadan bu sihirli formülü kullanır.

Başörtüsü, Kur'an Kursu ve İHL Müslümanlığı: Varlık sebepleri bu üçüdür. Bu üçü serbest mi yeter onlar için. Bunları en büyük kazanım olarak görürler. Tüm mücadeleleri bu kazanımların kaybolmaması. Bugün başörtüsü serbest olsa da kurs ve İHL'ler açık olsa da en büyük korkuları bir gün birilerinin eline fırsat geçerse başörtüsünün kamuda yasaklanması ve İHL'lere kat sayı engellinin konması korkusunu yaşarlar. Özellikle başörtüsünü ve İHL'leri hiç ağızlarından düşürmezler. Sanırsın ki Müslümanlık bunlardan ibaret. Din sadece buralardan öğrenilir. Çocuk ancak bu okullarda okutulur. Zira dinimiz buralardan öğrenilebilir. Çocuğunu bu okullara göndermeyen veliler sorgulanır. Kamuda yönetici görevlendirme ve atamalarında mutlaka bu okul mezunlarına öncülük verilmelidir. Zaman zaman İHL'lere bir saldırı olduğunda bu okul mezunlarının gururu nükseder. “Bu okul mezunu olmaktan gurur duyuyorum” paylaşımları gırla gider. Bir yerde boş arsa mı var. Buraya ya cami ya İHL ya da Kur'an Kursu yapılmalı. Cemaati ve öğrencisi olmasa da her köşede bunlar olmalı. Zira israftan anladıkları sadece ekmek israfıdır. Başka bir okul türü hiç düşünülmemeli. Yapılacaksa da bunları devlet yapmalı. 

Kur'an Müslümanlığı: Bunlara göre Kur'an'dan başkası yalan. Hadisleri referans olarak almazlar. Ayeti ayetle izah ederler. Hadisleri ön plana çıkaranları hurafeci görürler. 

Hadis Müslümanlığı: Hadisin Buhârî ve Müslim'de veya Kütübü Sitte'de ya da Kütübü Tis'a da geçmesi önemli değil. Sahih veya zayıf olması da önemli değil. Hadis hadistir. Her konuda paylaşacakları hadisleri var. Şu konuda şöyle bir ayet var desen, ayetin zıddına bir hadis rivayet ederek ama peygamberimiz böyle demiştir derler. Ayet mi, hadis mi desen bu tercihi kabul etmezler ama gönülleri hadiste. (Devam edecek.)

*07/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde