“And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla;
mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenlere
müjdele!” cümlesi Bakara 155.ayetin meali. Bu ayetin anlamını çoğumuz biliriz.
Orijinali de aşağı yukarı her ortamda özellikle cenazelerde aşırı şerif olarak
okunur. Çoğu kimsenin de ezberinde bu kısım. Mealde Allah korku, açlık, mal,
can ve ürün azaltmakla imtihan edeceğini belirtiyor. Öyle ya, hepimiz için bu
dünya karşılığını öbür dünyada göreceğimiz bir imtihan dünyasıdır. Birbirine
benzese de Allah her birimizi gücümüz nispetinde farklı farklı imtihan ediyor.
Buna amenna.
Ayetin açıklamasına yer vermeyeceğim. Zira
mal, can, ürün ve açlıkla imtihan herkesin malumu. İzninizle korkuyla imtihan
edilmemiz üzerinde durmak istiyorum. Zira dikkat çekici buldum. Ayetin
açılımını “Biz sizi açlık korkusuyla, mal korkusuyla, can korkusuyla ve
ürünleri azaltma korkusuyla imtihan ederiz” şeklinde anlıyorum. Gördüğünüz gibi
imtihanlar farklı olsa da her birinin sonunda korku var. Korku deyip de geçip gitmeyelim.
Bir şeylerden korkan bir insana korkma demek kolay. Korkan kimsenin de tamam,
korkmayayım demesi de kolay ama korkma ve korkmayayım demekle iş bitmiyor.
Korkmaması gerektiğini bilen bile korkmaya devam ediyor. Çünkü korku başlı
başına yenilmesi gereken bir sorundur. Amma velakin kaçımız korkularımızla
yüzleşip korkmaz hale gelebiliyor.
Korku, ayıplanacak bir şey değil. Zira
insani bir histir. Kimi anlıktır kimi ise uzun süreli kimi de ilanihaye devam
eder. Bazı korkular vardır ki deneme-yanılma ve tecrübeyle nice sonra korkmaz
hale gelebiliyor. Bazı korkular var ki doğumdan ölüme kadar peşimizi
bırakmıyor. Ayette geçen mal, can, ürün ve açlık korkusu da bu tür korkulardır.
Bizimle beraber öbür dünyaya kadar gider. Bazı korkular da vardır ki başkasınca
anlamsızdır ama onu ilgili kişiye sormak gerek. Zira kafasında bir korku
oluşturmuştur, onu bir türlü yenemez. Bazı korkular da vardır ki üzerine
üzerine gideriz ve sonunda o korkuyu yeneriz. Bazen de kaçarız korkudan. Hatta
o korkuyu o kadar büyütürüz ki bir paranoya hali bile yaşarız.
Gördüğünüz gibi bir korkudur gidiyorum.
Ağzımda eveleyip geveliyorum. En iyisi örneklerle korkularımızı açıklamaya
çalışayım.
Küçük çocuk, gürül gürül yanmakta olan
sobaya dokunmaya çalışır. Cıs demeye aldırmaz. Ne yapıp ne edip dokunacak o
sobaya. Sonunda kimseden habersiz elini dokunur. Gerçekten yakıcı olduğunu
görür ve basar çığlığı. Bu deneme onun için iyi bir tecrübedir. Artık bundan
sonra yanmayan sobadan bile kaçınır.
Köpek korkusu da böyledir. Yeter ki
kaçmaya gör. Kaçtıkça arkamızdan kovalar bizi. Durmamız gerektiğini bilmemize
rağmen tabana kuvvet koşarız. Ne zaman korkumuzu yenip koşmadığımız zaman
ardımızdan köpeğin gelmediğini görürüz. Hah şöyle ya deriz. Tecrübeliler, köpek
gelirken oturursan, bir şey yapmaz derler. Bugünlerde bunu deniyorum ama köpek
bu. Oturuyorum ama içim dışıma çıkıyor. Ne çektiğimi ne ecel terleri döktüğümü,
bildiğim tüm duaları okuduğumu bir ben bilirim bir de Allah.
İlkokula giderken benden bir iki yaş büyük
biri her gördüğü yerde beni döverdi. Ona görünmemek için çok yolumu
değiştirdim. Sadece ben değil, herkes çekinirdi ondan. Zira hasta ve deli dolu
biriydi. Bir anı diğer anını tutmaz, ne yapacağı belli olmazdı. Bir gün bu
hasta tiple aynı sınıfta okuyan amcaoğlum, seni amcaoğluma söyleyeceğim de.
Sana bir daha ilişmez dedi. Bu yöntemi denedim. Oymuş, bir daha ilişmedi bana.
Oh be dünya varmış dedim.
Ben böyle çok korkan biriyim. Hemen hemen
her şeyden korkarım. Küçüklüğümden beri böyleyim. Nedense bir başkası da benden
korkuyor. Çok mu korkunç biriyim? Olsa olsa korkusuz korkak olurum ama onu gel
de ona anlat. Bu zatı muhtereme işiyle ilgili birkaç defa nasihat ettim. Baktım
olacak gibi değil, zaman zaman uyardım. İki lafının biri sizden korkuyorum dedi
durdu. Ne isem artık. Bir gün kendisine, böyle olmayacak, sizinle iş ortamı
dışında dışarıda oturup konuşalım. Şu korkunu yen dedim. İsteksiz bir şekilde
kabul etti. Oturduk. Söyle bakalım dedim. Dedi ben sizden korkuyorum. İyi de
sana ne yapabilirim dedim. Korkuyorum işte dedi. Bak delikanlı, sana şu üç
yönden zararım dokunabilir. Birincisi, ders programını bozarım. Bak kaç yıldır
çalışıyoruz. Ders programın nasıl dedim. Allah var, ders programını iyi
yapıyorsun, memnunum dedi. Yaptığın şeylerden dolayı fırsat bu fırsat deyip
inceleme ve soruşturma açabilirim. Yaptım mı bugüne kadar dedim. Yok, yapmadın
dedi. Yılda bir kez aralık ayında sicil notu veririm. Git il MEM’e dilekçe ver.
Son üç yılın ortalamasını öğren dedim. Gittim oraya, notumu da öğrendim. Yüksek
vermişsin dedi. İyi de mübarek, elimdeki tüm kozlar bu iken ve bunlardan dolayı
benden bir mağduriyet yaşamamışsan, hala benden niye korkuyorsun dedim. Bilmem,
nedense korkuyorum dedi. Sen korkmaya devam et. Zira bu korkunun tedavisi yok
dedim. Başka da ne yapabilirdim. Kendisine o kadar açık çek verdim, beyefendi,
yine benden korkmaya devam etti. Karşımda ne kadar hata yapmamak için uğraştıysa
da beceremedi. Ölümden beter bu korku, kurumdan ayrılıncaya kadar da devam
etti. Sonrasında bir daha da karşılaşmadık. Öyle zannediyorum, bugün
karşılaşsak, yine dizlerinin bağı çözülür. Gözüne nasıl görünüyorsam artık.
(Devam edecek.)
*02/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder