Ana içeriğe atla

YÖK'ten Eğitime Kibrit Suyu *

Onca sıkıntının arasında boğuşurken, sevindirici haber YÖK'ten geldi: "2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından (YKS) itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı". 135 dakikalık sınav süresi de yarım saat artırılarak 165 dakika oldu.

Anne-babalar ve gençler, alınan bu karara çok sevinecekler. Çünkü 150 ve 180 barajı haksız bir uygulamaydı. Çocuklarımız kıl payı baraj altı kalabiliyor ve tercih yapamıyordu. Bu haksız uygulama yüzünden Anayasa'nın eğitim ve öğretim engellenemez, fırsat ve imkan eşitliği ayaklar altına alınıyor, çocuklarımız üniversite imkanından yararlanamıyordu. Haliyle üniversitelerin gelecek vadeden bölümleri de tercih edilemiyor ve bölümler boş kalıyordu. Boş kalınca da o bölümlerin öğretim görevlileri ders veremediği için boş bekliyordu. Bina boş, öğretim görevlisi boş, öğrenci ise üniversite kapısında kalıyordu. 

Bu yeni kararla;

Üniversitelerin boş bölümlerini sıfır çeken öğrencilerimiz tercih edebilecek. 

Sınıflar öğrenciyle dolacak. 

Yıllardır öğrencisi olmadığı için kürsüye çıkmayan öğretim görevlileri kürsüye çıkacak. 

Üniversite okuyan çocuklarımız, genç işsizlik istatistiklerinde görünmeyecek. 

Aileler, çocuğum üniversite okuyor diye sevinecek. 

Gençler, üniversite kazanamadım üzüntüsü yaşamayacak. 

Üniversitenin kantinini işleten, etrafındaki esnaf, öğrenciye kiralık ev veren insanımız, yurt çalıştıranların her biri bu yerinde karar sonrası sevince gark olacak. 

Gördüğünüz gibi YÖK'ün aldığı bu karar herkesi mutlu edecek. Bu mutluluk için YÖK bunca yıl niye bekledi denebilir ama şimdi bunun sırası değil. Önemli olan bu sevinci boş yere berhava etmemek. 

YÖK aldığı bu kararla yetinmemeli. Bir sonraki aşama için planlama yapmalı. Mesela neler yapabilir? Hükümete şu önerilerle gelebilir: 

Zorunlu eğitim 12 yıldan en az 16 yıla çıkarılmalıdır. Yani 4+4+4+4 eğitim sistemine geçilmelidir. 

YKS kaldırılmalıdır. Burada, sınavsız olmaz diyebilirsiniz. Haklısınız. Sınav yapılsın ben de isterim. Bu sınav sözlü mülakat yoluyla yapılsın. Test usulüne dayalı yazılı sınav kaldırılsın. Böylece çocuklarımız iş hayatına atılacağı zaman gireceği mülakatlar için tecrübe kazanmış olur. 

En iyi okul evine en yakın okuldur sözü gereği, çocuklarımız şehrindeki üniversiteye otomatik kayıt olmalı. Otomatik kaydı ve bölümü beğenmeyen, mülakat yoluyla başka şehir ve bölümleri tercih edebilmeli... 

*14/02/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde