Ana içeriğe atla

Şu Tiplere Ne Dersiniz? *

İnsanoğlu beşerdir ve şaşar. Hata ve yanlışlar yapar; kanar, kandırır. Artı yönlerinin yanında zaafları vardır. Acemilik çeker, sonra tecrübelenir. Çocukça düşündüğü gibi kanının deli olduğu zamanlar da olur ama zamanla olgunlaşır. Bir konuda, bir zaman bir fikri savunurken bir zaman sonra fikrini değiştirebilir veya vazgeçebilir. Hatta önceki fikriyle çelişkiye de düşebilir. İşi rast gittiği gibi ters gittiği de olur. Hep sevinmez, üzülür de. Başkasını kınar, kınadığı başına gelir. Tercih ve seçimlerinde isabet ettiği gibi bazen de isabet edemez. Yapıp yapmadıklarından dolayı zaman zaman pişmanlık da duyar. Tüm bunlar ve daha fazlası, her insanın hayatında şu ya da bu şekilde olmuştur, olmaya devam edecektir.

Hayatın doğal akışı içerisinde hayatın bir cilvesi olarak her insanı bir şekilde yoklayan bu gerçeklere rağmen bazı insanlardan şunları duyabiliyoruz:

"Ben hayatımda hiç hata yapmadım". (Onu sen gel benim külahıma anlat.)

"Bugüne kadar pişmanlık duyacağım bir geçmişim yoktur". (Ne mükemmel insan(!))

"Dün ne idiysem, bugün de aynıyım. Yarın da aynı olmaya devam edeceğim". (Mübarek! Tam bir kereste. Kereste eğilir, bu eğilmez.)

"Benim fikrim ve görüşlerim hiç değişmedi. Çizgimde bir milim sapma yok. Geçmişte ne idiysem bugün de oyum”. (Vah zavallı! Böyle kafaya hangi fikir girebilir. Demek ki hiç eksiği yok.)

"Bugün geçmişime dönsem, yine aynı yaptıklarımı yaparım". (Farklı bir şey yapıp niye kendini zorlasın.)

"Hayatımda çelişkiye düştüğüm yoktur". (Yavaş at da civcivler de yesin.)

Böyle diyen insanlar gerçekten sorunsuz bir hayat ve dikeni olmayan bir gül bahçesinde mi yaşıyorlar yoksa derdi olup da paylaşmayı zül mü addediyorlar? Ki bu tiplere geçmişe dair soru soran da yok. Niçin böyle bir şeyler söylemeye kendilerini mecbur hissediyorlar? Yoksa mükemmelliklerine halel gelir diye bir endişeleri mi var? Eğer böyle bir şey yoksa ya hayatı tanımıyorlar ya dünü unutup günübirlik yaşıyorlar ya da böyle olmasını temenni ediyor ve böyle görünmek istiyorlar. Sebep her ne ise bana garip geliyor böyle cevaplar. Çünkü insan olup da hayatının değişik evrelerinde yaptıklarından veya yapamadıklarından dolayı pişmanlık duymasın.

Bazıları burnundan kıl aldırmacasına geçmişine dair hiç hatasının ve çelişkisinin olmadığını ifade etse de insanın hayatında gelgitleri vardır. Bu da her insanın başına gelebilir. Bunda bir sıkıntı yok. Çünkü hiçbir insan mükemmel değildir. Kişiyi mükemmelliğe doğru götüren geçmiş hatalarından ders çıkararak tecrübe edinmesidir.

Sözlerimi uzatmadan, 180 derecelik dönüşle bir çelişki yaşayanlara dair bir şeyler söylemek istiyorum. İnsanın hata ve yanlış yaptığının farkına vardıktan sonra hatasından vazgeçmesi bir erdemdir. Bu erdemi daha erdemli kılan da kişinin “Ben geçmişte bu konuda şöyle düşünüyordum. Bu düşüncemin yanlış olduğunu gördüm. Bundan vazgeçiyorum. Bundan sonra şöyle bir çizgi izleyeceğim” şeklinde söylemesidir. Böyle diyene kim ne diyebilir ki. Yanlışını görüp vazgeçti denir. Burada esas ayıbı yapan geçmiş çelişkisini söylemeden yeni fikri eskiden beri savunduğunu söyleyen kimse yapmaktadır.

*16/03/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde